Bu gibi düşüncede hareket eden kişilere terörist, örgütlenmiş organize yapıya da terör örgütü denilmektedir.
Terör dünyanın genelinde birçok sıkıntılar oluşturmaktadır. Özellikle İslâm Coğrafyasında sarılması zor yaralar açmış ve halen de açmaya bütün şiddetiyle devam etmektedir.
Çıkarları doğrultusunda çatışma stratejisi olarak şiddet ve baskı eylemlerini kullanan devlete de “terör devleti” denilir. Terör, ilgili devletlerin bir tür savaş yöntemleridir.
Terör devletleri, bazı durumlarda terörün direk içerisinde olmasalar bile, bir kısım terör hareketlerini kendi menfaatleri doğrultusunda desteklemekte, finans sağlamakta, silah ve eğitimlerine direk veya dolaylı olarak katkı sağlamaktadırlar.
Dikkat edilirse bu tür devletler, terörün net tarifini yapmazlar, terör örgütlerine karşı açıkça tavır almazlar. Ülkelerinde serbestçe faaliyet göstermelerine izin verirler ve her türlü devlet imkânlarını kullanmalarına da yardımcı olurlar.
Yeri geldiğinde de, kendi yaptıklarını inkâr eder, göstermelik olarak da terör aleyhine kınama nutukları atarlar. Bazende sessiz, suskun ve soluksuz bir şekilde olayları takip ederler.
Terör devletlerinin bağlı oldukları Birleşmiş Milletle, Avrupa Birliği, Avrupa konseyi ve NATO gibi uluslararası çatı örgütler de sık sık terör olaylarını gündeme getirir, kınar ve alınması gereken tedbirlerden bahsederler.
Fakat terör devletlerinden hiç bahsetmezler.
Terör devletleri, hangi örgütlerin terör örgütü, hangi örgütlerin özgürlük orduları olduğuna kendileri karar verir ve her yıl “Terör Örgütleri” ve “Terörü Destekleyen Ülkeler” listeleri oluşturular. Bu ülkeleri de kendi aralarında mahkûm ederler.
Kendi menfaatlerine kullandıkları terör örgütlerini “özgürlük savaşçıları” olarak isimlendirerek meşrulaştırır, aleyhlerine olan veya kullanamadıkları terör örgütlerini “terör örgütü” olarak damgalayıp itibarsızlaştırmaya çalışırlar.
Dünyanın gidişatını yönlendirme görevini üstlenen ABD ve batılı müttefikleri veSiyonist medya bu kuruluşların aldıkları kararları destekleyerek ve propagandalarını yaparak dünya kamuoyunda kendi lehlerine algı oluştururlar.
Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, Amerikalıların Afgan mücahitlerine karşı politikalarında görebiliriz. Amerika Afgan mücahitlerini önce “kutsal savaşçılar” ilan ediyor. Sovyetler Birliği’ne karşı verdikleri savaşta destekliyorlar. Afganlı mücahitler, Amerikan güçlerini hedef almaya başladığında “kutsal savaşçılar” derhal “teröristlere” dönüştüler ve ABD’nin ilk hedefleri arasına girdiler.
Günümüzde, ABD Dışişleri Bakanlığının hazırladığı terör örgütleri listesinde PYD ve YPG yok.
DAEŞ ise Irak Coğrafyasında, terör devletleri olan, Amerika ve müttefiklerinin açtığı derin yaraların bir neticesidir. Genelde ABD’ nin “Ortadoğu Projesi”ne uygun, İran’ın bölgede etkinliğini etkisizleştirmeyi amaçlayan bir örgüttür.
Aynı zamanda İsrail’in güvenliği ve ABD’nin Orta Doğu’da petrol kaynaklarının kontrol altında tutmak ve bölgede mezhep savaşları için kullanılmaya müsait ideal bir örgüt görüntüsü vermektedir.
Gerçeklerin ne olduğunu irdelemeye çalıştığımız da, uluslararası terörde en büyük rolün İsrail, ABD ve onun destekçıleri Avrupa Ülkeleri olduğunu görürüz.
PKK, PYD, YPG ve DAEŞ gibi terör örgütleri, aynı terör devletleri tarafından kurgulanıp dünyaya servis edilen örgütlerdir.
Terör devletlerininen büyük amacı “Yeni Dünya Düzeni” denilen dünya kaynaklarını ve zenginliklerini talan etme hedefleridir.
Terör devletleri 28 Haziran 2016 tarihinde, Atatürk Havalimanı’nda bir kez daha kendisini gösterdi.
Burada gerçekleştirilen silahlı ve bombalı intihar saldırısı neticesinde, 45 kişi hayatını kaybetti, 236 kişi yaralandı.
Buradaki eylemde sıradan bir terör eylemi değildir. Terör devletlerinin parmağı ve güçlü istihbaratlar olmadan böyle büyük eylemler olamaz.
Sonuçta Orta Doğu’da oluşturulan ortam, küresel terörün kaynağıdır. Bunlarında müsebbibi terör devletleri İsrail, ABD ve müttefikleri batılı küresel güçlerdir.Dünyanın en büyük ve en etkili terör örgütleri bu devletlerdir. Bu terör örgütü devletlerinde üssü de Pentagon’dur.
