6. Davetçilere Tafsiyeler 1- Davetçi, öncelikle doğru inanç, ibadet ve güzel ahlâk sahibi olmalı. İslâm’ı doğru bir şekilde öğrenmeli, yaşamalı ve nebevî usulle davet ve tebliğ etmeli. Çünkü davet, insanları dünya ve âhiret mutluluğuna çağrıdır. İman ve tevhidden sonra davetçide olması gereken en önemli haslet güzel ahlâktır. Güzel ahlâklı olabilmek için öncelikle kuvvetli bir imana sahip olmalı, şirkten, küfürden, bid’at ve hurafelerden uzak durmalı ve tağutu red etmeli, yani tevhid bilinciyle hareket edilmelidir, çünkü davetçinin en büyük imkânı, imanı ve sâlih amelidir, güzel davranışdır. 2- İslâm dininin gayesi, “Tevhid” inancını, bütün insanların gönüllerine nakşetmeleri ve onların güzel ahlâk sahibi fertler olmalarıdır. İslam’a, güzel ahlâka aykırı görülen davranışları, uygun bir lisan ile düzeltmeye çalışmalıyız. 3- Davetçi, Kur´an ve Sünnete uyan, karşılığını da sadece Allah´tan bekleyen, ihlâsla ve bütün gücüyle bu görevi yerine getirme gayretinde olandır. 4- Nasihatimiz önce kendimize sonra başkalarınadır. En çok öğüde ihtiyacı olan kendi nefsimizdir. Davetçilerin de davete ihtiyacı var. Davetçi sadece öğüt veren değil; aynı zamanda öğüt alandır. Davetçi, çağrılara kulak vermeli ibret ve öğüt almaya çalışmalıdır. 5- Nasihat, karşıdakinin iyiliğini düşündüğünü gösterir bir tarzda olmalıdır. Öğüt verenin kendi üstünlüğü ile övündüğünü gösterecek hiç bir davranışı olmamalıdır. 6-. Allah’a davet, insanları mutlak doğruya, tevhide, İslâm’ın ana esaslarına çağırmalıyız. Özetle; insanları bir cemaate, derneğe, kuruluşa çağırmayıp Allah’a davet etmek gerekir. İslâmî davet şüphesiz ki kişilere, gruplara değil, Allah rızâsı için O’na iyi bir kul olmaya (İman, ibadet ve güzel ahlâk sahibi olmaya) çağrı olmalıdır. 7- Davetçi kadrolar yetiştirilmeli. Davet okulları açılmalı. Günümüz İslâm davetçileri kendilerini maddî ve mânevî ilimlerle donatmalı ki hem kendilerine hem de çevrelerine ışık olabilsinler, çevrelerindeki insanları şirkin, günahın bataklığından kurtarıp İslâm’ın nuruna ulaştırabilsinler. Bu da öncelikle sağlıklı bir “İslâm Toplumu”nu oluşturmaktan geçmektedir. 8- Davet biliniçinde olmalı. Her Müslüman âlim olamaz ama her Müslüman aslında bir davetçidir ve davetçi olmalıdır. Evet, her Müslümanın birilerini davet edeceği mevzular vardır. Her Müslüman çok rahat bir şekilde, Yahudi, Hıristiyan, ateist, deist, komünist ve benzeri İslâm’a zıt olan dinlere ve idolojilere tabi olan kimselere davette bulunmalıdır. 9- Davet, yolunu şaşırmışlara, gaflet içersinde olanlara ilk yardım müdahalesidir. Davet ile sadece karşıdakinin kurtuluşunu değil kendi kurtuluşumuzu da hedeflemiş oluyoruz. 10- Davet, her tarafa yayılmış olan yangın ve tehlikeye karşı bir uyarıdır. Bu nedenle daveti ihmal ve göz ardı etmek, yangını göz ardı ve ihmal etmek anlamındadır. 11- Hakka davet, Hak’kın, Hak’ka inanan üzerindeki hakkıdır. Hakikati bulan kişiye düşen, başkalarının da o hakikati bulmasına yardımcı olmaktır. 12- Tebliğde öncelik, muhatabın durumu dikkate alınarak, yani hangi noktada olduğu tespit edilerek belirlemeliyiz ve ona uygun davet metodu uygulamalıyız. 13- Tekfirden sakınmalıyız. 14- “Kendimi tam düzelteyim, islâm’ı eksiksiz yaşayayım ondan sonra davet ve tebliğ yaparım” düşüncesinde olmamalı. Bir yandan kendi eksikliklerini gidermeli, diğer yandan da davet görevini yapmalı. Emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy-i ani’l-münkeri asla terk etmemelidir 15- Hz. Peygamber’in tüm hayatı davetti. Müslüman’ın tüm hayatı davetten ibarettir. Davet, Müslümanlar için hayatın ayrılmaz bir parçasıdır. Müslüman’ın davette yerini alması kaçınılmazdır. İslâm, ihlâslı davetçilerin sayesinde bizlere ulaştı, bizden sonrakilere de davetle ulaşacaktır, bu sebeple davete çok önem vermeliyiz.