Dış politika gündeminin en önemli konusu, İsrail-İran çatışması ve “Çatışma daha da alevlenip daha büyük bir savaşa yol açar mı?” sorusu ise bugünlerde herkesin aklında…

Yanıtı en kestirme yoldan vereyim. Evet, savaş yayılabilir ve daha büyük çaplı bir savaşa uyanabiliriz. Bu yanıt ile kimseyi telaşlandırmak niyetinde değilim ancak en kötü senaryolar üzerinden bu tarz zor soruların ele alınmasının isabetli olacağı düşüncesindeyim.

Savaş yayılabilir çünkü ortada orantısız güce sahip iki aktör var. Diğer bir deyişle İsrail’in arkasında ABD, İngiltere (Anglosakson cenah) ve AB varken İran’ın arkasında durabilecek bir süper gücü bırakın herhangi bir bölgesel aktör de mevcut değil. İşte bu orantısızlık İsrail’in cüretini ve saldırganlığını artıracaktır. Her ne kadar Biden her iki tarafa da şimdilik yatıştırıcı demeçler veriyorsa da bu, Washington’ın İsrail’i sonuna kadar desteklemeyeceği anlamına gelmemektedir. Hele ki Ukrayna, İsrail ve Tayvan'a toplam 95 milyar dolarlık güvenlik yardımı öngören dört tasarının ABD Temsilciler Meclisi'nden geçtiği ve bu yardımın 26 milyar dolarının İsrail’e gideceği göz önüne alınırsa İsrail’in İran karşısında ne kadar avantajlı olduğu ortadadır.

Tahran bu durumun farkında olup son İsrail’in İsfahan’daki nükleer tesisleri korumakla görevli İran hava üssüne düzenlediği saldırıyı küçük çaplı olarak göstererek olayı büyütmemeye gayret etmiştir. Örneğin İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, New York'ta yaptığı açıklamada, düşürülen İsrail’in küçük İHA’larının bir hasara ya da yaralanmaya yol açmadığını söyleyerek söz konusu saldırıyı önemsizleştirmeye çalışmıştır. İran açısından İsrail’in saldırılarını geçiştirmesinin başka nedenleri de mevcuttur. Birincisi, İsrail ile bir çatışma, İran’ın zaten zayıflamış olan ekonomisini, askerî harcamaların artırmasına yol açacağı için daha da zayıflatacaktır. İkincisi, İran’ın zaten kendi iç politikasında aşmaya çalıştığı bazı problemler varken (Meclis seçimlerinde halkın katılımının çok az olması, hicap uygulamasına uymadığı gerekçesiyle ahlak polisleri tarafından gözaltına alınan Mahsa Amini’nin 16 Eylül 2022 tarihinde polis nezaretinde hayatını kaybetmesi sonucu başlayan protestolar vb.) dış politikasında krizi tırmandırmak istememektedir.

En önemli neden ise İran’ın artık Suriye’de görece de olsa, müttefiki olan Rusya’nın Ukrayna savaşı nedeniyle güçlerinin önemli bir bölümünü çekmesiyle birlikte İsrail karşısında İran’ın elinin zayıflamasıdır. Ayrıca İran’ın Türkiye’ye yönelik olumsuz tavrının da İsrail karşısında İran’ın yalnızlaşmasını artırdığı ortadadır. Eğer 7 Ekim saldırısı olmasaydı İsrail ve Türkiye yakınlaşma politikaları hatta Türkiye-Azerbaycan-İsrail hayalet ittifakı ki bu konu başka bir yazı konusu olacak kadar önemlidir, İran’ı bölgede daha da yalnızlaştıracaktı.

Sözün özü, Gazze’de yaşanan insanlık felaketi sürerken İran’ın ve İran’a bağlı Şii milislerin de bölgeden temizlenmeye çalışıldığı çok açık ortadadır. İsrail, bu konuda ABD tarafından sonuna kadar desteklenecektir. İran için ise Suriye’de askerî varlığını sürdürmesi varoluşsal bir konudur ve Suriye’den çıkmayı ve Doğu Akdeniz’e çıkışının engellenmesini asla istemeyecektir. Dolayısıyla bölgede yeni çatışmalara hazırlıklı olmalıyız ve bu çatışmaların alevleneceği olasılığını göz ardı etmemeliyiz.

Yeni başlangıçlar beni her zaman çok heyecanlandırmıştır. Yeni yayın hayatına başlayan Aslında’da yer almaktan dolayı çok mutluyum. Umarım başarılı ve köklü deneyime sahip ekip ile birlikte güzel çalışmalara imza atılır.