Almanya, Ermeni Tehcirini ‘’Soykırım’’ olarak tanıdı, kabul etti...yse ne oldu da....
Hepimiz bir ayaklandık? Herkeste bir heyecan, bir adrenalin?
Durumu I. Dünya savaşı ile karıştırmayalım isterseniz...
Almanya hayranı vatan hainleri sayesinde evet... Almanya yenilince bizde yenilmiş sayıldık ve topraklarımızı kaybettik!
Fakat şu an Almanya ‘’tehciri’’ !!! ‘’soykırım’’ olarak algılıyor, işine öyle geldiği için öyle görmek istiyor diye ‘’Ermeni soykırımı’’ yapmış sayılmıyoruz!
Bırakın Almanya’yı, Fransa’yı, İngiltere’yi.... Bütün dünya ülkeleri bir olup Osmanlı Devleti Ermenilere soykırım uyguladı diye tepinse, (çok af edersiniz) anırsa ... da... OSMANLI DEVLETİ’NİN SOYKIRIM UYGULAMADIĞI, ERMENİLERİN ÜLKEMİZE ZARAR VERMEYE BAŞLADIKLARI VE RAHAT DURMADIKLARI İÇİN TEHCİRLERİNE KARAR VERİLDİĞİ gerçeğini asla ve kat’iyen değiştirmez!

12 Ekim 2015’te yayımlanan ‘’Ah Avrupa, Vah Avrupa’’ başlıklı bir yazımda Avrupa gerçeğini ve Avrupa birliği hayalimizi şöyle anlatmıştım...

Ekonomisi çöküşe geçmiş, nüfusu hızla yaşlanmakta olan, gençleri uyuşturucu ve alkol bataklığında çırpınan hali içler acısı Almanya’nın, başbakanı Merkel, geçtiğimiz gün Türkiye’ye yine burun kıvırdı.
Türkiye’nin AB üyeliği hakkındaki fikri değişmemiş. Buna hala karşıymış.
Peki, Merkel dahil Avrupa Birliği üyesi olan ülkeler neden Türkiye’yi aralarında görmek istemiyorlar?
Tek soru, net cevap!
Türkiye, Avrupa Birliği’nin tüm üyelik şartlarını yerine getirmiş olsa dahi üyeliğimiz hiç bir zaman kabul edilmeyecektir!
Bunun en bariz sebebi; Türkiye’nin Müslüman bir ülke olmasıdır. Ve bu sebeple Avrupa’da, Türk- İslam kültürünün, yayılmasından duydukları büyük endişedir!
Evet, içlerinde bulundukları siyasi ve ekonomik sorunlara rağmen, Türkiye’yi kabul etmemelerinin en çarpıcı gerçeği budur.
‘’Göçmen sorununda Türkiye’ye ihtiyacımız var, ama Türkiye’nin AB üyeliğine hala karşıyım.’’ Cümlesi bu düşünceyi net bir şekilde desteklemektedir.
Türkiye’nin AB müzakere yolculuğu bundan on yıl önce başladı. Ülkemiz bu süreçte her alanda büyük gelişmeler kat ederken, sosyo- ekonomik yapısını da büyük ölçüde güçlendirdi. AB Birliğine uyum çalışmaları kapsamında yeni düzenlemeler yapılarak AB standartlarına ulaştık.
Şu an AB’nin karşısında on yıl önceki Türkiye yok!
Türkiye’nin karşısında da on yıl önceki Avrupa yok!
Türkiye bilim, teknoloji, ekonomik alanda hızla ilerlerken Avrupa bataklığın içinde!
Ekonomisi çökmüş, yaşlı nüfusu artmış, ülkenin geleceği olan gençleri sokak köşelerinde alkolden, uyuşturucudan sızmış bir şekilde sabahlayan bir AB’nin karşısında; hızla güçlenen ekonomisiyle, iyileşen yaşam standartlarıyla, dinamik genç nüfusuyla, gelişen teknolojisiyle yepyeni bir Türkiye var!
Bu durumda ısrarla, kararlılıkla sürdürdüğümüz AB stratejik hedefimiz (!) ne kadar doğru, ve ne kadar mantıklı?
Bütün bu gerçeklere rağmen, hala AB’ye girmek için verdiğimiz mücadele, akabinde kendimizi istenilmeyen ülke konumuna sokmakla şimdiki imajımızı zedelemiş olmuyor muyuz?
‘’Muhatabımız AB ülkeleri değil, AB’nin tüzel kişiliğidir!’’ Şeklinde Merkel’e vermiş olduğumuz sert ve tokat gibi cevap (!)(!)(!) ne kadar reel?
Sadece Almanya’nın değil diğer AB üyesi olan ülkelerinde Türkiye’yi asla ve asla aralarında hiç bir zaman görmek istemeyecekleri gerçeğini acaba ne zaman idrak edeceğiz?
Bizimle birlikte AB üyeliğine aday olan Hırvatistan’ın AB üyeliği referandumu 2012 ‘de gerçekleşti ve 2013’te Hırvatistan AB’ye üye ülkeler arasına katıldı.
Bizi ise tam on yıldır oyalıyorlar! Sadece ve sadece O-YA-LI-YOR-LAR!
Aslına bakarsanız, Türkiye’nin AB Birliğine girme sürecinde uyguladıkları politika ‘’Ne dünürü küstürme, ne de kızı verme’’ politikasından başka bir şey değildir efendim!
Avrupa Birliği tamamen Hristiyan ülkelerden oluşmaktadır. Türkiye’yi bunca yıl oyalamalarının sebebi Türkiye’nin Hırvatistan’dan daha geri bir ülke olması değil, Müslüman bir ülke olmasıdır.
Benim birliğime katılmak istiyorsan benim belirlediğim yaşam standartlarını yerine getireceksin diyor! Ve Türkiye bugüne değin belirlenen tüm şartları yerine getirme çabası içinde...
Onu değiştir, bunu değiştir, şunu değiştir!
En sonunda ‘’Dinini değiştir öyle gel. Burası Hristiyan Birliği, ancak Hristiyan olmanız şartıyla gelebilirsiniz’’ diyecek!
O zaman dinimizi de mi değiştireceğiz?
AB üyesi bir ülke olmak için bu kadar çırpınırsak onlara bu hakkı veririz!
Artık, Türkiye açısından önemli olanın AB’ye üye olmak değil; bilimde, teknolojide ve toplumsal yaşamın her alanında AB standartları ölçüsünü yakalayabilmek olduğunu toplum olarak idrak etmemiz gerekiyor!
Artık, dinimizi değiştirmeden Avrupa Birliği’ne giremeyeceğimizi toplum olarak idrak etmemiz gerekiyor!
Bu süreç sayesinde Avrupa Birliği yaşam standartlarını büyük ölçüde yakaladık. Bu noktada yapılması gereken şey daha fazla Avrupa’nın elini, eteğini öpmek değildir! Bu yolda harcanan enerji, zaman boşa geçecektir. Enerjimizi ve zamanımızı Avrupa’nın her isteğine boyun eğmeksizin kültürümüzden, geleneklerimizden kopmadan çağdaşlaşmak için harcamalıyız.
Ve yine bu noktada neden bir Türk Birliği kurulmasın?
Araplar Arap Birliğini kurmuş, Avrupa’lılar Avrupa Birliğini kurmuşken, Türkler neden birleşerek kendi birliğini kurmasın?
Neden Avrupa Birliğine girmek için verilen mücadele, enerji bir Türk Birliğinin kurulması için verilmesin?
Geçmiş tarihimize baktığımızda sırf Avrupa hayranlığı yüzünden bizi I.Dünya savaşında Almanya’nın yanında savaşa girmeye zorlayan zihniyetler yüzünden, Osmanlı Devleti’nin toprak kaybettiğini, Osmanlı Devleti’nin asker kaybettiğini görüyoruz. Şimdi dikkat edelim de tarih tekerrür etmesin! İçimizdeki Avrupa hayranları Avrupa’nın içinde bulunduğu batağa bizi de sokmasın!
Aslında bu son cümlelerden Sayın Merkel’e şöyle okkalı bir cevap çıkar da neyse...
Yazımı gayet manidar bir fıkra ile tamamlamak istiyorum efendim...
Selamlar...
Yıl 2050...
AB Komisyon Başkanı odasında otururken, yardımcısı içeriye heyecanla girer:
‘’Efendim, Türkiye tüm isteklerimizi yerine getirdi. Onları AB’ye alacak mıyız?’’
AB Başkanı:
‘’Yok canım, henüz olmaz. Git duyur, tüm Türkiye İngilizce konuşacak, Türkçeyi yasaklıyorum.’’
‘’Efendim onu 5 sene önce yaptılar. Hatırlamıyor musunuz?’’
‘’O zaman söyle Kıbrıs’ı versinler..’’
‘’ Efendim onu da 40 sene önce verdiler zaten.’’
‘’ O zaman söyle Güneydoğu’ya özerklik versinler.’’
‘’ Aman efendim, Türkiye’de Güneydoğu mu kaldı? 2020’ de bağımsız devlet oldu ya orası zaten.’’
‘’O zaman söyle (sözde) Ermeni soykırımını tanısınlar.’’
‘’Efendim, sadece Ermeni soykırımı değil, Pontus, Yunan, Bulgar, Rus,
Ukrayna, Moldova soykırımını bile tanıdılar. Hatta Çanakkale savaşından dolayı İngiliz, Avustralya, Yeni Zelanda soykırımını bile
tanıdılar ya… Nasıl unuttunuz?’’
‘’Hımm o zaman söyle kokoreç yasaklansın.’’
‘’Aman efendim, onu yemeği 2008’de bıraktılar.’’
‘’ İsa aşkına, ya ne bileyim? Kınayı yasaklayın, yakamasınlar.’’
‘’Ooooo Beyefendi. Hatırlayacaksınız. Cumhuriyeti el birliğiyle yıkınca toplu kına yaktılar. Kına bu sarfiyata dayanamayıp bitince de kına yakmayı bıraktılar yıllar önce.’’
AB Başkanı düşünüp taşınır ve;
‘’Almamak için bir sebebimiz kalmadıysa dağıtın o zaman Avrupa Birliğini...’’ der.
********************
Almanya’nın, Ermeni Tehcirini ‘’soykırım’’ olarak tanıması Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmesinin sadece bir hayalden ibaret olduğunu tekrar tekrar ispatlamıştır!
Beni arkadaşlık gurubuna almak istemeyen gurup üyeleri bunun için bir çok bahane bulabilir, hakkımda ‘’yalancı, hırsız, dedikoducu’’ gibi gibi bir çok şey söyleyebilir!
Beni aralarına almak istemedikleri için ‘’Yalancı, hırsız, dedikoducu’’ gibi gibi iftiralarına maruz kalınca ben ‘’Yalancı, hırsız, dedikoducu’’ mu oldum?
Bunun için ahlayıp, vahlamalı mıyım? Savunmaya mı geçmeliyim? Yoksa onları kınamalı mıyım?
Doğrusu ‘’Eyvallah arkadaşım, ben kendimi biliyorum. Sizi de biliyorum. Beni istemeyeni, ben hiç istemem. Hadi şimdi siz yolunuza, ben yoluma!’’ deyip resti çekmektir!
Kınama, savunmaya geçme beni küçültür ve komik duruma düşürür...
Şimdi,
Biz kendimizi biliyoruz! Öyle değil mi?
Almanya, İngiltere, Fransa’yı da biliyoruz!
Bizi Avrupa Birliğine almayacaklarını da (Artık!) biliyoruz! (İnşaallah idrak ettik!)
Ermeni Tehcirini de sırf bu yüzden ‘’soykırım’’ olarak görmek istedikleri? Tekrar tekrar teyit edildi...
E ee o zaman?
Bizim verecek cevabımız da söyleyecek sözümüz de evet çoook!
Fakat önce,
Bir lafa bakalım! Bir de söyleyenlere bakalım!
Sonuç:
Püüüfff !!!
Ermeni Tehcirini soykırım olarak tanımalarının tek sebebi sadece Türkiye’yi Avrupa Birliğine almamak için uydurdukları bir bahane değildir! Ayrıca BÜYÜK BİR TÜRKİYE KISKANÇLIĞIDIR! Sebeplerini siz biliyorsunuz!
Almanya soykırım ile tehciri birbirine karıştırıyorsa, yada karıştırmak istiyorsa uğurlar ola!
Olayların ne olduğu değil, bizim olayları nasıl yorumladığımızdır önemli olan!
Dolayısıyla onlar istedikleri gibi konuşsun... Pardon anırsın!
Sonuçta it ürür, kervan yürür!
Ne savunma, ne onları nazi soykırımıyla yargılama, ne de kınama.... İşimize yaramaz!
Doğrusu;
Soykırım iddialarına karşı dik bir duruş sergilemek ve bu bağlamda Avrupa Birliği hayalini çöpe atmaktır!
Doğrusu;
Hükumetimizin bir an önce cesur, kararlı ve bağımsız bir dış politika vizyonu oluşturmasıdır!
Doğrusu;
Avrupa hayranı olmamaktır!
Tarihi tekerrür ettirmemektir!