Temmuz ortasındayız bu arada, heryer kavruluyor sıcaktan. O kablolarla uyuyacakmış. Eşimi tekerlekli sandalyede, diyaliz merkezine götürüyorlar şimdi.Makineye bağlayacaklar. Peşinden gidiyorum, öyle bir sıkıyorki kendini, sanki parçalayacak gibi kabloları. Sakin ol her şey geçecek diyebiliyorum sadece. Başucunda bekliyorum. Beslenme uzmanı geliyor yanımıza. Ne kadar su içmesi gerektiğini söylüyor. En fazla üç bardak. Daha fazla içerse, hiçbir şey yememesi gerekiyor. Kanında birikiyor hepsi. Her şeyi ölçülü yemesi gerekli. Fazla potasyum, kalsiyum,protein alamaz. Hepsi kanında birikiyor ve onu zehirliyormuş meğer.Eşim su yu içemeyeceğini öğrenince, ağlamaya başladı. Hayatta en çok sevdiği içecek su.Kim sevmez ki. Bu arada içilmemesi gereken sadece su değil, yanlış olmasın.Bütün sıvılar dahil. Çay, meyve suyu, ayran, çorba bile. Makinenin öyle bir sesi varki. Dıt dıt dıt. Bir makine çalışıyor, bir makine uyarı veriyor. Hala kulaklarımda uğulduyor o sesler. Günler geçiyordu işte. İlk diyalize girdiğinde tam dört kilo su çektiler vücudundan. Daha o kadar çok birikmişki. Hepsini bitiremiyorlardı tek seferde. Vücudundaki su azaldıkça artık idrara çıkamayacağını söyledi doktor. Tansiyonun da düşmeye başlayacak dedi. Meğer vücutta sıvı biriktikçe tansiyon yükseliyormuş. Diyaliz merkezine kaydımızı yaptırmıştık.Yatağımızı belirlediler, haftanın üç günü dört saat burda kader arkadaşlarımızla bir aradaydık artık. Hiç bir şey kolay değildi. Haftanın üç gününü, hiç yaşamamış sayıyorduk. Diyalizden sonra ani tansiyon düşebiliyordu. Hasta her an yere yığılabilirdi. Asla yalnız başına kalamazdı. Bazı günler diyalizden çıktığında midesi bulanıyor, başı dönüyordu. Bazen ateşi çıkıyor, bazen de buz kesiyordu sanki. Diyalizden çıktığı gün bütün gün, halsiz uyuyordu, yemek yiyemiyordu. Enfeksiyona karşı çok duyarlı oluyordu. Diyalizin bir çok yan etkisi vardı. Zamanla damarlar tıkanıyor. Sinirli, depresif oluyorlardı. Ellerine ayaklarına çok acı veren kramplar giriyordu. Daha sayamadığım bir sürü yan etki. Ya kış günlerinde, yollar kapanırda merkeze gidemem korkusu. Her gün birbirinden zordu. Tam iki yıl diyalize girdi eşim. Ama iki yıldan sonra tekrar doğdu, nakil oldu.Şükürler olsun öyle mutluyuz ki. Hayatımın en güzel günlerinden di. Elbetteki uzun bir ameliyattı fakat umut dolu heyecan doluydu. Ve şimdi de duam, o merkezlerde bir tane dahi nakil olmamış, hasta kalmaması. Bazen diyaliz merkezleri çok sevimli gösterilmeye çalışılıyor. Ama onu sadece yaşayan bilir. Ölüm oranları o kadar yüksekki, her gün diyaliz merkezinde birinin öldüğü duyulur.

 Belki o hasta senin yanındaki yatakta yatıyordur, belki de karşındaki yatakta. İnsanın psikolojisi öyle bozulur ki tarifi mümkün değil. Ben bütün organlarımı eşimin nakil olduğu gün bağışladım. Lütfen organlarınızı bağışlayın, toprak olup gitmesine izin vermeyin. Sizler razı olduktan sonra bunun dinen de hiçbir sakıncası yok. Size ömür boyu dua edecek birilerini bırakırsınız arkanızda. Hayatın neler getireceğini bilmiyoruz gerçekten. Her  an başımıza her şey gelebilir. Bizim başımıza sadece bir gece de geldi....