Aile yuvasının temelini oluşturan karı-kocadır. İslâm dinî barış, esenlik, mutluluk dini olduğundan fertlerin, ailelerin, cemiyetlerin mutlu, huzurlu olmasının yolunu göstermiş ve bu huzurun korunmasını belirtmiştir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: “Sizin en hayırlınız ailesine iyi davranandır.” Yine bir hadis-i şerifte: “Yumuşaklık ev halkına hayır ve menfaat sağlar. Bu hadislerde aile içerisinde iyi geçinmenin önemi belirtilmektedir. Bu konuda şöyle bir hikâye anlatılır:

Evin Beyi, akşam vakti işinden dönünce, evi perişan halde bulmuştu: Kirli tabaklar sofradan kaldırılmamıştı, yerler kirliydi, yataklar darmadağınıktı, pijamalar, çoraplar oraya buraya atılmış haldeydi. Üstelik akşam yemeği de hazır değildi. Vaziyete bakıp öfkeden deliye dönen adam, epeyce arandıktan sonra, hanımını balkonda bir sandalyeye oturmuş, kitap okur halde buldu. Öfke ve endişe karışımı bir sesle: “Bugün sana ne oldu?” diye sordu. Kadın umursamaz bir edayla başını çevirip: “Hiç kocacığım” dedi. “Her akşam bana, ‘bütün gün evde ne yaptın sanki?’ diye sorardın ya. Bugün de bir şey yapmadım işte. Evde neler yaptığımı görmeni istedim.”

Ev içerisinde de yumuşak olmalı; sert, kaba olmamalı. Ufak tefek şeylerden dolayı bağırıp çağırmamalı. Sakin, yumuşak bir şekilde davranarak problemleri çözmeli. Önemli olanın sorun çıkarmak değil, sorunu en iyi şekilde çözmek olduğunu bilmelidir. Tabii ki, şeytan Müslümanların düşmanı olduğuna göre, karı-ko­ca­yı birbirine kışkırtarak sorun varmış gibi kavga çıkartmaya çalışır. Böylece evdeki huzurun bozulmasını sağlar ve yuvanın yıkılması, aile fertlerinin perişan olmasını ister. Bu da onun en büyük arzularından biridir.

Rasûlullah (s.a.s.) bunu bildirmektedir: “İblis tahtını su üzerine kurar. Sonra bölük bölük askerlerini gönderir. Askerlerinin de­rece ve makamca kendine en yakını, fitnesi en büyük olanıdır. Yardımcılarının biri gelir de: ‘Şöyle şöyle işler yaptım’ der. İblis ona: ‘Senin yaptığın çok önemli bir şey değil’ der. Sonra onlardan bir diğeri gelir ve o: ‘Karı ile kocanın arasını iyice ayırıncaya (boşanıncaya) kadar peşini bırakmadım’ der. Bu ifade üzerine İblis o yardımcısını kendisine yaklaştırır ve sen ne güzel bir iş yapmışsın!’ di­yerek onu takdir eder (ödüllendirir).”

Görüldüğü gibi şeytanın en büyük gayelerinden biri; karı-koca arasında geçimsizliğin çıkması, mutsuz olmalarını sağlaması ve sonuçta birbirinden ayrılmasıdır. Böylece aile yuvasını yıkarak ailenin perişan olmasına sebep olmaktır. Eşler şeytanın bu tuzağına düşmemeye çok dikkat etmelidir. Şeytanın karı-kocayı birbirlerine karşı kışkırttığını unutmamalı. O, aile bireylerini, en ufak şeylerden dolayı öfkelendirip karşılıklı münakaşalara sürüklemektedir. Burada dikkat edilecek en önemli husus öfkelenmemeye çalışmaktır. Bunun için de empati yapmak gerekir. Empatinin anlamı, kendimizi karşımızdakinin yerine koymaktır.

Mutlu bir evlilik hayatı yaşamak isteyenler, bu hu­susta bilgi sahibi olmalıdırlar. Örneğin bir kadın evlilik hayatında mutlu olmak istiyorsa, kocasını mutlu etme yollarını bilmelidir. Er­kek de böyledir. Evlilik hayatında mutlu olması, hanımını mutlu kılmasına bağlıdır. Hanımını rahat ettirdiği sürece kendisi de rahat olur, huzur içinde yaşarlar.

Eşler birbirlerini suçlamadan önce mutlaka anlaşmazlık konusu olan şeye bir de karşı pencereden bakmayı denemeli ve kendisini muhatabının yerine koyabilmelidir. Bu sayede aralarının açılmasına, huzursuzluk çıkmasına mani olmuş olurlar. Eşler aralarında mutluluğa engel olacak her şeyden sakınmalıdır. Mutlu bir aile yuvasını oluşturmaya gayret etmelidirler.