Yorulmak nedir desem şimdi sana?
İşten güçten anlatır durursun.
Beden yorgunluğu geçer de...
Yürek yoruldu mu?...
Ölüme çeyrek kalmıştır.
Ölüme inandın da benim seni sevdiğime inanamadın.
 Oysa benim sevdam ölümden daha gerçek ti.
  Ölüm bedenin ruhtan ayrılışıydı.
Sevdam ise ruhun yüreğinde baki oluşu.
  Ben sana yaranamadım...
Demek olmazdı.
Ben sana yaşatamadım.
Senin hayallerini.
Hayallerine ayna tutabilseydim. O vakit
İmkansız tüm hayallerini gerçekleştirirdim.
  Sonunda seni kaybetmek olsa bile.
Sevda böyle bir duygudur.
Sevdiğin mutlu olsun diye.
Sen acıyı şerbet niyetine yudumlarsın.
Acıma senin gülüşünü anlatırdım.
Nasıl çocuklaştığını.Kalbinin nasıl çarptığını.Kelimelere nasıl yenilip,cümleler kuramadığını.
Hatta gülleri dikenine bakmadan kopara bildiğini.
O an anlardı.Beni acılarım.
Mutluluk ise bana teşekkür ederdi.
Yaşatabildiğim için. Sevdaya çölenmiş bir yürekte...kendisini.
   Benim tek çaresizliğim sen oldun.
Çaresizliğime çarem yanı başımda iken.
  Kandırılmadım oysa ben.
Kanmayı kendim seçtim.
   Bazı yalanlar...
Bazı gerçeklerden daha doğrudur.
Eğer seviyorsan...
Sevmeye inanmamışsan?
Bir tene dokunmuşsun ne yazar ki...
Beden çürümeye mahkum bir varlık iken...
Ben sana ölümsüzlüğü vaat ediyordum.
Sen ölmeyi seçiyorsan!!!
Kefenini pahalı almalısın. O vakit...
Ardından toprağının kokusuna bile aşık olacak olan bir sevdayı elinle itecek kadar...değerli bir aşk’ı koyabilmelisin
Yüreğine...
   Yüreğine yazdığım bu satırları yine okumayacaksın.
Bilsem de...
Bir kara sevdalı okuyacak.Belkide dönüp sarılacak.Hayalindeki sevdalısına.
 Hayallerine inanan tüm aşıklara son cümle yazmalıyım...
 “Aşk... Ve Sevda...
Hayallerin kahramanlarıdır.
Kahraman olmayacakların oynayamadığı bir hikayedir.
  Sonunda gökten düşen sadece...
Acıların gözyaşlarına bürünmüş gelinin güveyi olurlar.
Yürekler de.Lakin vaz geçmezler.
Aşk olmaktan
Sevdalı olarak anılmaktan.
 İnanmak için hayal kurmak lazım.
Korkmadan kurmalı hayalleri...
Nasılsa sonu ölüm değil mi?...”
 Hayallerinizin gerçekleşmesi umuduyla..
Değerli okurlarım.