Demokrasilerin ekonomik sistemi kapitalizm, özel mülkiyetin üretim araçlarının büyük bölümüne sahip olduğu ve işlettiği yatırım, gelir dağılımı, üretim, mal ve hizmet fiyatlarının arz ve talebin
buluştuğu, piyasa ekonomisi tarafından belirlendiği ekonomik ve sosyal sistemdir.
“Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler.” Veya “Zayıf olan yok olur, güçlü olan ayakta kalır.” Mantığı üzerine kurulu ekonomik bir sistemdir.
Kapitalizmin bir başka kuralı da: “En düşük maliyetle, en yüksek kâr elde etmektir.”
Kapitalizm, teknolojiye, üretime ve tüketime dayalı, yani temelini maddeciliğin oluşturduğu, insanî yanı olmayan bir ekonomik düzendir. Bir taraftan aşırı tüketimi körüklerken doğayı tahrib eder, dünyanın zenginliklerini israf eder, bir yandan da açlık kol gezer. İslâm’da haram olan israf demokratik, kapitalist ekonomik sistemin itici gücü konumundadır.
İnsanların mutluluğunu ve âdaletli gelir dağılımını değil, zenginin malının ve servetinin arttırmasını hedefleyen bir sistemdir.
İnsan problemlerinin çoğunda, inanların bencilliği ve en güçlü, en büyük ben olayım kavgası ve doymak bilmeyen hırsı yatar. İnsanların bu özelliği, ıslah ve disipline edilmez ise, en tehlikeli yaratık olur.
Kapitalizm, bunu ıslah ve disipline etmek bir yana tam, tersi bir uygulama yapar. Her şeyi maddî düşünen, paraya endeksli, tek hedefli bir insan yetiştirir. İnsanları, birbirleriyle en fazla servete sahip olmaları için yarıştırır. Aşırı bir kâr ve kazanç ideal haline gelir. Bu aşırı ideal ve hırs da doğayı tahrib etmektedir.
İnsanların ne kadar çok servetleri varsa, o kadar çok mutlu olunacağını enjekte eder, ama hiçbir zaman mutluluğa ve doyuma ulaşamayan bir varlık olur.
Sadece kendi çıkarını düşünen, egoizmi meşrulaştıran bir zihniyet ve düşünce oluşturur. Kapitalizmin iktisad teorisindeki insan modeli budur. Bu model insana da, “homo economicus” deniliyor. Kapitalist ekonominin temelleri, bu model insanlar üzerine bina edilir. Bu model insanı sahneden çektiğinizde, kapitalist sistem çöker. Bu tür insanların oluşturduğu toplumlarda, materyalist, para merkezli ve menfaatçi toplumlar olur.
Demokrasi ile kapitalizm arasında sıkı bir ilişki vardır. Karşılıklı olarak birbirleriyle etkileşim içerisindedirler ve birbirlerini beslerler. Demokrasinin ekonomik sistemi kapitalizme, parayı ilâhlaştıran egoist ve bencil insanların oluşturduğu bir ekonomik sistem de diyebiliriz. Kapitalizm, aynı zamanda bir inanç sistemi, bir din ve yaşam tarzıdır. Faiz sistemine ve adâletsiz gelir ve servet dağılımına dayanan bu sistem, haksız bir şekilde düşük gelir gruplarının aleyhine gelişir. Zengin daha zengin olur, fakir daha da fakirleşir. Böylece zenginlerden meydana gelen, ayrıcalıklı bir seçkinler grubu oluşur.
Oluşan bu ayrıcalıklı seçkinler grubu, aynı zamanda siyaseti,yasaları ve ülke yönetimini de kontrolleri altında tutarlar. Kendilehlerine istedikleri yasaları çıkarttırır ve yasal düzenlemeleri yaptırırlar.
İslâm Ekonomisi, Kitab ve Sünnet’i referans alır. İnsan, istediği gibi kazanma ve harcama yetkisine sahip değildir. Malın üzerinde, dinin kurallarına/şeriatına göre tasarruf etme hakkı vardır.
Demokratik sistemlerde uygulanan kapitalist ekonomi model, nefsî, hevâ ve hevesi referans alır. Malı, mülkü, serveti ve kârı amaç edinir ve bunu çok geniş kurallar içerisinde de, kazanma ve harcama yetkisine sahiptir.