Belçika’nın başkenti Brüksel’de düzenlenen terör saldırılarısında 34 kişi öldü, 170’dan fazla kişi yaralandı. Belçika kriz merkezinden halka yapılan çağrıda, “Neredeyseniz orada kalın, dışarı çıkmayın” denildi. Patlama büyük paniğe neden oldu. 3 günlük ulusal yas ilan edildi. Belçika’da, tüm sosyal etkinlikler iptal edilirken, okullar, alışveriş merkezleri, sinemalar ve tiyatrolar kapatıldı. 
Tabii ki dünyanın neresinde olursa olsun, kime karşı yapılırsa yapılsın terörün her türlüsüne karşı olmak gerekir. Terör terördür; kimden gelirse gelsin, kime yapılırsa yapılsın karşısında olmalıyız. Dünyanın neresinde olursa olsun yaşanan terör olayları nedeniyle  halkın korkması, paniğe kapılması ve gereken tedbirlerin alınması gayet doğaldır. 
Burada vurgulamak istediğim husus; “ölüm korkusu”dur. Herkesçe malumdur, ölüm acı bir gerçektir. Ölümün, nerede, nasıl geleceğini hiç kimse kesin olarak bilemez. Müslüman olarak bize düşen şey; ölüm gerçeğini bilmek, tedbir almak  ve her an ölüme hazırlıklı olmaya gayret etmektir. Çünkü ölümden kaçıp kurtulma imkânı yoktur. “Her nerede olursanız olun, isterseniz en sağlam kuleler veya kaleler içinde bulunun, ölüm gelip sizi bulacaktır.” (Nisâ, 4/78) Ölüm emirleri geldiği zaman ne bir saat geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.” (Nshl, 16/61) Her nerede olursanız olunuz ölüm size yetişir. Yüksek kalelerde veya sağlam saraylarda, bulunsanız yine ölüm gelir sizi bulur. Önemli olan husus, ölümden korkmak değil; ölümü hatırlamak ve ona her zaman hazır olmaktır… 
İnsan, beden ve ruhun birleşmesinden meydana gelen bir varlıktır. Bedenimize canlılık ve hareket veren ruhtur. Allah’ın be¬lirlediği vakit gelince ruh bedenden ayrılır. Bu ayrılmaya ölüm denir. Yüce Rabbimiz Allah şöyle buyuruyor: “Her canlı ölümü tadacaktır.” (Âl-i İmrân, 3/185) Ölüm, bütün soğukluğuna ve ıstırabına rağmen, hayatın değişmez bir gerçeğidir. Ölüm her insan için takdir edilmiştir. Zamanı gelince her insan ölecektir. Ölüm dünya hayatından âhiret hayatına geçiştir. 
Yüce Allah şöyle buyurur:  “Hiç kimse nerede öleceğini bilmez. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır.”(Lokman, 31/34) İnsan nerede, nasıl ve ne şekilde öleceğini bilmediği halde çok rahat bir şekilde yaşamına devam ediyor. Tabiî ki, bu, dünya yaşamına dalmaktan, ölümü ve âhireti gereği gibi düşünmemekten kaynaklanmaktadır. Rabbimiz şöyle uyarmaktadır: “İnsanların hesap verme günleri (ölüm) yaklaştı. Hal böyle iken onlar gaflet içinde (Allah’a kulluk yapmaktan) yüz çevirmek¬tedirler.”(Enbiyâ, 21/1) 
Ölüm bize hayatımız kadar yakın iken nefsimiz hala bu gerçeği anlamakta zorluk çekiyor. Her geçen gün bir sevdiğimiz bizi bırakıp gidiyor. Biz de bir gün sevdiklerimizi bırakıp gitmek için her an gelmesi muhtemel ecelimizi bekliyoruz. “Allah, eceli geldiğinde hiç kimseyi (ölümünü) ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (Münafikun, 63/11) Çoğumuz hayatın bir adım ötesinin ölüm olduğunu göz ardı ederek sanki hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyoruz. Peygamberimiz (s.a.v) “Lezzetleri yok eden ölümü çokça anın”  (Tirmizi, Zühd,4)  buyurarak bizleri ölüme her an hazır olmamız konusunda uyarıyor. Böylece hem kendimizi bu sonsuz yolculuğa hazırlamamız, hem de dostlarımızın ölümü karşısında metin olmamız daha kolay hale gelecektir. İnsanlar Allah’a kulluk için yaratılmıştır. Allah Teâlâ bu gerçeği Kur’ân-ı Kerim’de şöyle bildirmektedir: “Ben cinleri ve insanları, ancak Bana kulluk etsinler diye ya-rattım.” (Zâriyât, 51/56) Allah’a kulluk yapmak için yaratılan insan, bu kulluğu yerine getirip getirmediğini tespit için imtihana tâbi tutulmuştur. Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor: “İnsana vâiz (nasihatçi) olarak ölüm kâfidir.” (Terğib ve Terhib, c. 6, s. 329, Hds. 11) Ölümden ibret ve öğüt almayanın başkalarının nasihatinden etkilenmesi tabii ki zordur. Yakınları, tanıdıkları öldüğü halde ve ölüm hâdisesini birilerinin ölümüyle duyduğu veya gördüğü halde, hâlâ kendisine çeki düzen vermiyorsa, bu gafletten uyanmıyorsa, inanç, ibadet ve güzel ahlaka uygun davranmıyorsa böyle insanın sonu perişanlıktır. Merhum üstat Necip Fazıl Kısakü¬rek bir şiirinde: “Ölüm güzel şey; budur perde ardından haber. Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?” demektedir. Tâbiî ki, ölüm, mü’min için, ölüm ötesi için hazırlık yapanlara güzel. Dolayısıyla ne mutlu ölümden ibret alanlara, dünya ve âhiret saadeti için,  İslamî anlayış ve yaşayış içersinde olanlara!