Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü, kör oldum!
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu, kör oldum!
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü, kör oldum!
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Şöylelemesine maviydi, kör oldum!
Taşlara gelince hamam taşlarına
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu, kör oldum!
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
Değerli Dostlarım,
Bizim evde her ay izlenecek tiyatro oyununu kızım seçer, ben biletlerini alırım. Oldukça adil bir iş bölümü değil mi? Yine kızımın isteğiyle geçen sene gittiğimiz ‘Üstü Kalsın’ oyununda Cemal Süreyya’nın şiirlerini, tiyatro oyuncusu Hakan Gerçek’in sesinden ve yorumundan dinlemiştik. Yazımın başındaki dizeler ise oyunun ilk giriş şiiriydi ve oyuncu şiiri öyle etkili, öyle yaşarmış gibi okumuştuki, bütün salonun buz kestiğini hissetmiştim. Diğer bir yandan da oturduğum koltukta yüzüm sahneye dönük ama gözüm, aklım, kalbim babasını uzun bir süredir göremediği kızımın üzerinde ‘Acaba ne hissediyor? Üzülüyor mü?’ diye düşünürken, onun burnunu çektiğini ve göz yaşlarını sildiğini şahit olmuştum. Hiç bir şey yapamadım değerli dostlarım. Kafamı yana çevirip kızımla göz göze bile gelemedim, yüzleşemedim. O akşam, o buz kestiğimiz tiyatro sahnesinde, kızım şiire, ben ise kızıma ağladım.
Tiyatro sonrası eve geldiğimde içimin alev alev yanmasını dindirebilmek için oturup bir köşe yazısı bir de kızıma şiir yazmıştım o gece. Yaklaşık bir senedir defterimde yarım kalan bu yazıyı tamamlayıp paylaşmanın sanırım artık zamanı gelmiş.
Hangi yaşta olursak olalım, çeşitli sebeplerle ebeveynlerimizden ayrı kalmamız yada onları ebediyen kaybetmemizin ruuhumuzda bıraktığı izleri hep hatırlıyoruz değil mi? Üzerinden uzun yıllar geçse bile ya bir şiirde, ya bir türküde, ya bir tiyatro sahnesinde yada gittiğimiz bir yerde, o burnumuzun direğini sızlatan acıyla karışık özlem karşımıza çıkıveriyor.
O halde gelin bu yazımızda çocuğun anne yada babaya özlem duyarak yaşamak durumunda kaldığı, boşanma konusunu irdeleyelim. Boşanma sürecini yaşamış bir ebeveyn olarak, diğer tüm ebeveynler gibi bu süreçten geçerken aklımda olan iki önemli soruyu kendime defalarca sorduğumu hatırlıyorum dostlarım. Birinci sorum; ‘Evliliği kurtarmak için yeterince çaba sarf ettim mi ve sabır gösterdim mi? İkinci sorum ise; ‘Çocuğum boşanma sürecinden ne kadar az etkilenebilir?’ idi.
Ebeveynlerin boşanması kimi çocuk için şok etkisi yaratabilir, yaşamının alt üst olduğunu hissedebilir, ebevenylerin bir tanesinden ayrı yaşamak çocuğa acı verebilir, stres, üzüntü, öfke, kendini suçlama gibi duygular hisstemesine neden olabilir. Okuyanlar hatırlayacaktır, kendi boşanma sürecimde yaşadıklarımız ve kızıma yansıması ile ilgili bundan bir kaç sene öne ‘Kızım Sustu! Beni Sustum! Sanki Kainat Sustu!’ başlıklı bir yazı yazmıştım ve o yazıda geçen hikayede de zamanın her şeyin ilacı olduğuna şahit olmuştuk.