Zamanı tutmak yani durdurmak mümkün olsaydı..! Herkesin bu konu da , Zaman zaman istekleri olurdu. Kimi sevdiği ile el ele yaşamayı, Kimi ailesiyle... Kimilerinin de nice duyguları ve isteklerine merhem olacak zamanı, saklamak isterdi. Ne ahlar, ne iç çekişler ile başlayarak, Anlatılan hikayeler dinlenir, "zamanı saklamak yada durdurmak ister misiniz..?" Sorusu sorulduğunda. Zaman hızla giden, tren misali. Ya da ardından bakarken göklerde kaybolan uçaklar gibi... Avuçlarda tutulmayan su misali... Akıp gitmekte. Sıcak ve uzun günlere tekabül ettiği Bu yıllarda, inancı kuvvetli her müminin Sevgiyle karşıladığı, on bir ayın sultanı olarak anılan, Ramazanı şerif yine geldi ve gidiyor. Ruhlarımıza ve bedenlerimize maneviyatlar katarak ayrılıyor. Yardımlaşmanın hazzının en üst düzeylerde yaşandığı ramazan ayında, Manevi duygularımızı tazeleme fırsatını da bizlere tekrar danyaşatarak, gidiyor. Bayram sevincinin yaşanacağı günün coşkusunu ruhumuza işleyerek, bir daha ki seneye "ya kısmet" dedirterek gidiyor. Gurbette bayram buruk yaşanır. Sanki yok muş gibidir. Milli ve dini bayramların duygularını yaşamak için mücadele verilir. Aylar öncesinden çalışanlar ve okuyanlar, izin alma telaşına düşerler. Camilerin belki de tıka basa dolduğu tek günü yaşamak için,- Bayram namazına gidilir. Eşini camiye yollayan anneler, kahvaltı sofrası hazırlığı telaşına girer. Ardından "kalkın bu gün bayram çocuklar" sesiyle bayramın ilk sevincini salar yüreklere. Akşamdan alışıla gelmiş bir gelenek olarak yapılan, arifesuyundan geçirilme adı altında , banyolar yapılıp, daha erken yatılmıştır. Bayram heyecanı bir nebze yaşanması için, yeni alınan kıyafetler ütülenmiş bir şekilde kanepe üstünde bekletilir. Gurbetin sokaklarında, Bayram çocuklarının cıvıltısını duyamazsınız. Aslında bayram sadece yüreklerde vardır. Çan seslerinin çınladığı bir ülkede, Bayram ne kadar yaşana bilinir ki! Belki de gidecek bir büyüğü bile yoktur. Gurbetçiler bir nevi yetimdirler. Yetim insanların yüreğini, Bayramlar acıtır. Ellerini öpüp, hayır duasını alacakları bir ailesi olmayanlar... Babasının mezarına bir Fatiha okuyamaya gidemeyenler... Telefonun diğer ucunda ki, annesinin bayramını kutlarken, boğazına düğümlenen hüznü, yutkunanlar... Bayram şekeri ile ağzını tatlandırıp, Bayram tatlısını yiyerek, sohbet edecekleri bir kapıları olmayanlar... Ya da sabah kahvaltıyı hazırlayıp, Sofra başında evlatlarını beklerken; "biz nerede yanlış yaptık ki, şimdi yapa yalnız kaldık" diyenler... Bazen geç kalınır. Yaşanması gereken duyguları yaşanmadan ya da yaşatılmadan tüketildiği için. Maddi çıkarlar uğruna, manevi duyguların, göz ardı edildiğinin farkına çok geç varıldığı için... Gurbette bayram yaşamak, gözlerde yaş, yüreklerde hüzün ile sarmaş dolaş olmaktır. Yine de adı "Bayram" dır.