İşte İslam’ı ve Kuran medeniyetini anlayarak ve bilfiil tatbik ederek yaşadığımız bütün sorunların üstesinden kolayca gelebiliriz. Bunları Bediüzzaman Said Nursi’nin eserlerinden istifade ederek birkaç madde ile izah edelim: 1. Kur’an’ın, imtihanın, dünyanın ve tarihin merkezinde insan vardır. 2. İnsanın hilafeti ve yüklendiği emanet her şeyden daha mühimdir. 3. Tarihi olaylar Hikmet-i İlahiye ve Kader perspektifinden değerlendirilmelidir. 4. Her olay, olgu ve varlığın olumlu ve olumsuz yönleri birlikte incelenir, iyi yönleri alınıp kötü yönleri reddedilmelidir. 5. İslam ve Batı medeniyetlerinin doku uyuşmazlığı olup İslam medeniyetinin devşirme kavramlara ve çözümlere ihtiyacı yoktur. 6. Tarihsel ve toplumsal gelişmede bencillik ve sömürü İslam’ın zekat ve faizin haram kılınması gibi hayati prensipleriyle çözüme kavuşturulabilir. 7. Müslüman bireyin hayatını yönlendiren ve zenginleştiren İslam’ın terbiyesidir. İnsanı ve toplumu medenileşmek isteyenler birkaç maddesini ifade ettiğimiz Kuran medeniyetine dikkat çekmek mecburiyetindedir. Bakın bu medeniyeti 100 yıl öncesinden Bediüzzaman nasıl tarif etmiş: Dediler: “Şeriat-ı garrâdaki medeniyet nasıldır?” Dedim: “Şeriat-ı Ahmediyenin (a.s.m.) tazammun ettiği ve emrettiği medeniyet ise ki, medeniyet-i hazıranın inkişâından (ayrılmasından) inkişaf edecektir. Onun menfi esasları yerine, müspet esaslar vaz’ eder. “İşte nokta-i istinad (dayanak noktası), kuvvete bedel haktır ki, şe’ni adalet ve tevazündür (ölçülü olmaktır). Hedef de, menfaat yerine fazilettir ki, şe’ni muhabbet ve tecazüptür (cezbedir). Cihetü’l-vahdet de (birlik unsuru da) unsuriyet ve milliyet yerine, rabıta-i dinî, vatanî, sınıfîdir ki, şe’ni samimî uhuvvet ve müsalemet (barış) ve haricin tecavüzüne karşı yalnız tedâfüdür. Hayatta düsturu, cidal (savaşmak) yerine düstur-u teavündür ki (yardımlaşmadır ki ), şe’ni ittihad ve tesanüttür. Hevâ (çirkin arzular) yerine hüdâdır ki, şe’ni insaniyeten terakki ve ruhen tekâmüldür. Hevâyı tahdit eder; nefsin hevesat-ı süfliyesinin (aşağı heveslerinin) teshiline (kolaylaştırılmasına) bedel, ruhun hissiyat-ı ulviyesini tatmin eder. “Şark husumeti, İslâm inkişafını boğuyordu; zâil oldu ve olmalı. Garp husumeti, İslâmın ittihadına, uhuvvetin inkişafına en müessir sebeptir; bâki kalmalı”, vesselam…