Karşı tarafa bir içtihad neticesinde girmişlerdir. Hatta İmam-ı Ali’nin kardeşi Ukayl (Akil) ve “Ümmetin en bilgini” unvanına sahip Abdullah İbn-i Abbas dahi; bir vakit karşı tarafta yer almışlardır.
Ehl-i Sünnet Velcemaat; Vakıa-i Cemel’de, büyük sahabelerden Zübeyir, Talha ve Aişe-i Sıddika (r.anhüm) bulunması nedeni ile o savaşı “içtihad neticesidir” demişlerdir. 
Sonuç olarak “Hazret-i Ali (r.a.) haklı, öteki taraf haksız; fakat içtihad neticesi olduğu cihetle affedilir” hükmünü vermişlerdir. Ayrıca hem Vehhabilik damarı, hem müfrit Rafızilerin mezhepleri İslamiyet’e zarar vermesin diye, Sıffin Harbindeki bağilerden de bahis açmayı zararlı görmüşlerdir.
Haccac-ı Zalim, Yezid ve Velid gibi heriflere ilm-i kelamın büyük allamesi olan Sadeddin-i Taftazani, “Yezide lanet caizdir” demiş; fakat “Lanet vaciptir” veyahut “Hayırdır ve sevabı vardır” dememiştir. Çünkü hem Kur’ân ı, hem Peygamberi, hem bütün Sahabelerin kudsî sohbetlerini inkâr eden hadsizdir. Şimdi onlardan meydanda gezenler çoktur. Şer an bir adam, hiç bu lanetlileri hatıra getirmeyip söylemese, hiçbir zararı yoktur. Çünkü zem ve lanet; medih ve muhabbet gibi değildir. Bunlar; iyiliklerden ve salih amelden sayılmazlar.  Eğer zararı varsa çok günahtır.
Müslümanlar; Allah, madem elimizi o kanlı hadiselere bulaştırmadı, o halde biz de bu olaylarla ilgili ileri geri konuşmayalım ve “Fitne kapılarını kapatmak şeriatın güzelliklerindendir” diyerek, hareket etmişlerdir. Çünkü itiraza müstahak birkaç tane varsa da, tarafgirlik damarıyla büyük Sahabelere, hatta muhalif tarafında bulunan Al-i Beytin bir kısmına ve Talha ve Zübeyir (r.a.) gibi büyük zatlara; düşmanlık meyli uyanır diye, Ehl-i Sünnet o kapıyı kapamak taraftarıdır.
Gerçi Ehl-i Sünnetin ve ilm-i kelamın büyük imamlarından meşhur Sadeddin-i Taftazani, Yezid ve Velid’in tel in edilmesine ve dalalet ehli olduğunu söylemeye cevaz vermiştir. Buna mukabil; Seyyid Şerif Cürcani gibi Ehl-i Sünnet ve l-Cemaatin allameleri demiştir ki; “Gerçi Yezid ve Velid, zalim ve gaddar ve günahkârdır; fakat ölüm anında imansız gittikleri kat i bir derecede bilinmez. Bu nedenle o şahıslara kesin bir delil bulunmadığı ve imanla ölmesi ihtimali olduğundan, öyle hususi şahsa lanet edilmez, demişler. Bunun yerine “Allah’ın laneti zalimlerin ve münafıkların üzerine olsun” diyerek genel bir sözün daha doğru olacağını söylemişlerdir.
O halde biz dahi ehlisünnet âlimlerinin sözlerine itimat ederek haddimizi aşan sözleri söylemek zorundayız. Zaten ahirzaman fitneleri ve günahları içinde boğulmuşken bir de kul hakkına girip ne diye başımızı derde sokalım ki, vesselam…