Türkiye’de kanlı bir darbe oldu. Darbenin sorumlusunun Fetullah Gülen olduğu apaçık ortadadır. Fakat F. Gülen’in bu duruma nasıl geldiği konusunda doğru dürüst bir analiz yapılmıyor.
Yıllarca (15 Yıl) silahlı kuvvetlerde görev yapmış ve faşist generaller kadar Fetullahçı yapıyı da bilen birisi olarak bu konuda dikkat edilmesi gereken hususları ve alınması gereken dersleri ifade etmeye çalışacağım. Bu konuda daha önce yazmış olduğum makale ve yazılarda daha geniş izahı olmakla birlikte özet bir paylaşım yapmakta yarar vardır.
Türkiye’de askeri darbelerin en önemli sebebi Kamalizm’dir. Bütün darbelerde olduğu gibi 15 Temmuz 2016 darbesinde de TRT’de okunan bildiri “Yurtta Sulh Kamitesi” tarafından yani Kamal Atatürk’ün bir sözüne referans gösterilerek yapılmış. Kamalizm ilkelerine bağlılık dile getirilmiştir.
Şu hususu tekrar dile getirmek gerekiyor zira niçin “Kemalizm” değil de “Kamalizm” kelimesini kullandığım için akla sorular gelebilir. M. Kemal ölmeden önce “Bütün Kemaller Eşektir” diyerek (Ben Atatürk’ün Uşağıydım- Cemal Granda) adını Kamal olarak değiştirmiştir. Kemal ismini Atatürk yüzünden cemal’e çeviren bu kitabın yazarı, bu isim değişikliğini böyle yorumlamış. Fakat İbranicede “totem, put” anlamına gelen “kamal” kelimesi bizzat Kemal isminin yerine kullanılmıştır. M. Kemal ölmeden bir hayli zaman önce bu ismi kullanmış, Nüfus kağıdını bu şekilde çıkarmıştır. Atatürkçülük ideolojisini benimseyen insanlar yıllarca “Kamalizm” ismini kullanmışlar gazetelerde bu başlıklarla çeşitli yazılar yazmışlardır. Madem ki M. Kemal bu ismi benimsemiş ve kullanmış bize ve herkese düşen; onu anarken beğendiği ve kullandığı isimle yad etmek gerektir…
Konumuza dönelim. Kamalizm ideolojisi jakoben yani zorlayıcı ve dayatmacı bir ideoloji olark kendisini göstermiş en önemli icraat olarak da dini bu vatanda ortadan kaldırmak olmuştur. Kamalizm adı altında yapılagelen bütün inkılaplar özünde dini temelleri sarsmak ve bu coğrafyada yaşayan insanları materyalist ve seküler bir yaşamı dayatmak şeklinde olmuştur.
Kamalist askerler Fevzi Çakmak’ın Genel Kurmay Başkanı olmasından itibaren Türk Silahlı Kuvvetlerinde hakimiyeti ele geçirmiş olup halen de bu zihniyet ve ideoloji hakim durumdadır. İster sağcı ister solcu ister Fetullahçı ister ulusalcı olsun “kamalist” ilke ve ideolojiyi benimsememiş ise rütbesi yükseltilemez. Bir iki tane general olmuş şahıs olsa da bunların rütbesi tuğgeneral rütbesinden öteye gidememiştir.
General ve amiral yetiştiren harp akademilerinde eşi başörtülü bir tane dahi subaya rastlanılmaz. Son yıllarda ortaya çıkan bir iki tane örnek ise 28 Şubat 1997 tarihinde yapılan operasyon ve düzenlemeler ile ordudan atılmış ilaç için bir tane dahi dindar subayın orduda bulunmasına tahammül edilememiştir.
Harp akademileri aslında son süzgeçtir. Zira daha bu noktaya gelmeden özellikle askeri okul ve liselerde müthiş bir din düşmanlığı göze çarpmaktadır. Devleti yöneten dindar yöneticiler bu acı gerçeği görüp bildikleri halde kör, sağır ve dilsiz tutumu takınmışlar yıllarca “namaz kılyor” gerekçesi ile ordudan atılan askeri öğrencileri acımasızca infaz etmişlerdir. Bu konu vicdanı sızlatacak kadar acı olduğundan şimdilik kapatıyorum.
Orduda dindar olmak böylesine tehlikeli olduğundan Fetullahçı Terör Örgütü krizi fırsata çevirerek askeri okul öğrencilerine sahte bir cennet vaad ederek onları aldatmıştır. Aldanmayıp itiraz edenlere ise aklın alamayacağı işkenceler yapılıp ordudan atılmaları sağlanmıştır. Fetullahçılara bu konuda en büyük desteği ise Kamalist General ve subaylar sağlamıştır.