Gerçeklerin bir gün mutlaka ortaya çıkma huyu vardır. Hele hele yüzbinlerce insanın şahit olduğu olayları dünyada gizlemenin imkânı yoktur. Ancak bir müddet bunu yapabilirsiniz. Nitekim Kut zaferini unutturmak ancak zaferin 100. Yılına kadar sürdü. Fakat herşey ayan beyan ortaya çıktı.
Faşist ve baskıcı yönetim sayesinde yalancı kahramanlar başımıza bela kesildi. Sahte kahramanlar üretilerek olmadık yalanlarla aldatıldık. Aradan yüz yıl geçti. Artık bu aldatılmışlığa bir son vermek gerekmiyor mu?
Batı’da Armaggedon Savaşı olarak bilinen bizde ise Nablus Bozgunu olarak geçen ve sorumlu generallerden hiç hesap sorulmayan tarihimizin gelmiş geçmiş en acı savaşını daha ne kadar unutturacağız. Başında Kamâl Atatürk olduğu için bir bozgunu yok saymak affedilir bir hata mıdır?
İngiliz Generali Allenby’nin savaş raporuna göre 19 Eylül 1918’de başlayan İngiliz saldırısı çok hızlı gelişmiş 25 Eylül’de Şam’a girilmişti. Mondros Mütarekesi ile şu anda sahip olduğumuz toprakların 4 katı büyüklükteki toprak parçasını kaybetttiğimiz bu savaştan hiç söz etmeyecek miyiz? Tarihçiler daha ne kadar suskun kalacak?
General Liman Von Sanders ve Ordu Komutanları çok acele ile cepheyi terk etmişler başsız kalan üç ordu, sadece 57 bini esir olmak üzere ağır kayıplar vermişti. Komutanlar emsali görülmemiş bir süratle kaçarak Adana’ya gelmişler bozgunun faturasını birbiri üzerine atıyorlardı. Karşılarındaki Allenby’nin komutasında toplam 67 bin asker mevcuduna karşı böyle büyük bir bozgunun sebepleri neydi? İnsan hiç araştırmaz mı yahu?
Çoğu zaman zalim izzetinde mazlum ise zilletinde ölüp gider. İşte Mahşer-i Azam yani hesap gününün delili de ancak bu şekilde ortaya çıkmaktadır. Adil olan Allah, zerre kadar iyiliği de boş çevirmez bir miskal kötülüğü dahi kimsenin yanına kar bırakmaz. Demek ki herkes büyük bir mahkemede yargılanacaktır.
Evet, tarihimiz yalanlar ile dolu olup gerçekler neredeyse tamamen ters yüz edilmiştir. Örneğin İstiklal Savaşının gerçek kahramanlarından birisi olan Ethem Bey, Çerkes lakabı takılarak küçümsenmiş hatta vatan haini ilan edilmiştir. Keza diğer Milli Mücadele kahramanları da çeşitli bahaneler ile hain ilan edilerek idam edilmiştir. Ayakta kalanlar ise sesi soluğu çıkmayan evinden dışarıya adımını dahi atmayan kişilerdir. 
Bütün cephelerde başarılı olduğumuz fakat sadece Filistin’de bozguna uğradığımız 1. Dünya Savaşı’da böyle değil midir? Maalesef devleti ele geçiren faşist güruh tamamen gerçek dışı bir tarih uydurmuş;bozgunların müsebbibi olan kişilerin suçlarını örtbas etmişlerdir. İşin daha kötüsü bu gerçekleri sadece bu vatanda yaşayanlar bilmemekte alem-i cihan herşeyi bilmektedir. 
İşte Batı’da Armaggedon Savaşı olarak bilinen bizde ise Nablus veya El-Meciddo Savaşı adı verilen tarihimizde emsali görülmemiş bir mağlubiyet gizlenmiş mesul olan komutanlar suçlarını gizlemeye muvaffak olmuşlardır. Lakin nereye kadar bu örtülen gerçekler gizlenecek?
Şimdi isterseniz “kahramanları hain, hainleri ise kahraman yapıldığı” bu döneme ışık tutalım ve neler olmuş görmeye çalışalım. Bunu tarih enstitüleri ve devlet yapmayacak besbelli. İş başa düşmüştür.
İsmet İnönü, Kudüs’ün İngilizlerin eline geçmesine sebep olmuş M. Kamal ise komutanı olduğu 7. Orduyu geri çekilmeye zorlayıp 8. ve 4. Orduların ağır zayiat vermelerine ve El-Megiddo (Nablus) savaşının kaybedilmesine yol açmıştı. Bu dehşetli bozgun yakın tarihimizin en acı yenilgilerinden bir tanesidir. Ne yazık ki bunun müsebbibi olan komutanlar yargılanmak şöyle dursun kahraman ilan edilmişlerdir. 
                  Devamı kısmetse yarına