Bir kez daha doğanın gücü karşısında ne kadar çaresiz olduğumuzu hatırlattı bize Libya'da yaşanan sel felaketi. Binlerce insanın yaşamları altüst oldu, şehirler sular altında kaldı, ve gözlerimizin önünde bir trajedi yaşandı.

Bu felaket, sadece Libya'nın değil, tüm insanlığın göz önünde bulundurması gereken bir gerçeği bir kez daha ortaya koydu: İnsanlık dayanışması her krizde bir araya gelmeli ve yardımlaşmalıdır.

Kutsal kitaplar, komşularımıza sevgiyle yaklaşmayı, yardımlaşmayı ve adaleti öğütler. Kuran-ı Kerim, insanlara "Allah adaleti, iyilik yapmayı ve yakınlara yardım etmeyi emreder" der. İncil, "Verilen ölçü ile ölçülür" ilkesini hatırlatırken, Tevrat, "Komşunu kendin gibi seveceksin" der.

Bu sözler sadece dini metinlerde değil, aynı zamanda insanlığın temel değerlerinde yankı bulur. Libya'da yaşanan felaket, bu değerleri hatırlatmalıdır. Birbirimize destek olmak, bir kriz anında en değerli varlığımızdır.

Uluslararası toplum, Libya'ya yardım elini uzattı, yardım konvoyları yola çıktı ve kurtarma çalışmaları başlatıldı. Ancak iş bitmedi. Libya'nın yeniden inşası ve felaketin yaralarının sarılması için uzun vadeli taahhütlere ihtiyaç var.

Libya'daki felaket, iklim değişikliği ve çevresel faktörlerin insanların yaşamlarını nasıl tehdit ettiğini bir kez daha gösteriyor. Bu konuda somut adımlar atmamız gerekiyor. Sadece felaket anlarında değil, aynı zamanda geleceğimiz için.

Unutmayalım ki felaketler geçicidir, ancak insanlık ve yardımlaşma ruhu kalıcıdır. Libya'nın acı günleri, insanların ne kadar güçlü olduğunu ve dayanışma içinde ne kadar büyüdüğünü gösteriyor.

Kendimize şunu soralım: ibya'daki felaket bize ne öğretebilir? İnsanlık olarak, her krizde birbirimize destek olmayı ve sevgiyle yaklaşmayı öğrenmeliyiz. Çünkü mevcut iklim krizi, dünya genelinde artan gıda sıkıntısı, batı, doğu, gelişmiş veya gelişmekte olan ülke fark etmeksizin felaketleri tüm milletlerin kapısına getiriyor. Son yıllarda gördüğümüz şey, tüm dünya ülkelerinin bu tür doğal felaketlerde yardıma ve desteğe ihtiyaç duyduğu ve acının, kaybın ve gözyaşının ırk, din, dil veya zenginlik gibi sınırlamalarla tanımlanmadığıdır.