“Vira Bismillah” denizcilikte sık kullanılan bir tabir olup demir almaya denir. İşe başlamanın diğer bir söyleniş biçimi olan bu deyim yola koyulma manasında kullanılır.
Balıkçılar da sezona başlarken “Vira Bismillah” demeyi unutmazlar. Geçen Aralık ayında Başbakan Davutoğlu’da Hükümetin eylem planını açıklarken “Vira Bismillah” sözü ile bir başlangıç yapmıştı. Ayrıntılı Haber Gazetesinde bu sözle yazıya başlamak, hayatının otuz yılını denizde geçirmiş birisi olan benim içinde hoş olacaktır. Zira 20 yıl önce bu söz bir gazetede yazdığım köşe yazılarımın da başlığıydı. Bu vesile ile merak edilen bazı denizcilik terimlerinin ne anlama geldiğini ifade etmeye çalışayım. 
Vira kelimesi “almak, çekmek” anlamına gelir. Bütün denizciler Alman olsun, Rus olsun vira denildiği zaman ne anlama geldiğini bilirler. Hatta birçok ülkede bu kelimenin kendi lisanlarında başka karşılığı yoktur. Örneğin Ruslar bizdeki gibi almaya “vira” bırakmaya da “mayna” derler. Bu sözün kökeni de çok eski tarihlere dayanır.
Müslümanlar henüz Dört Halife döneminde iken denizlere açılmışlar, Sardunya, Sicilya ve Kıbrıs gibi Akdeniz’in en büyük adalarını feth etmiş Hint Okyanusunu İslam’ın yayılma üssü yapmışlardı. Keza Müslümanlaşan Türkler de Anadolu’ya geldikten hemen sonra denizlere açılmışlar, Emir Çaka Bey tarafından büyük bir deniz devleti kurmuşlardı. Fakat ne yazık ki Anadolu Selçuklu Hükümdarı Kılıç Arslan ile savaşan bu denizci devlet yenilince bizim için denizcilikte bir müddet duraksama yaşanmıştır. Nihayet Barbaros Kardeşler döneminde yeniden dünyanın en önemli deniz gücüne sahip millet haline gelmişizdir. 
Denizciliğe Türklerin katkısı oldukça fazladır fakat bu konuda yeterince bir çalışma yapılmamıştır. Yeni yeni bazı çalışmaları görmekteyiz. Enlem boylam cetvellerinin hazırlanması, usturlap gibi zamanın en gelişmiş cihaz ve haritalarını, o günün en modern seyir cihazlarını kullanan dedelerimiz, dünya hâkimiyetine denizcilikteki başarıları sayesinde ulaşmışlardır. Amerika kıtasının keşfi ile ilgili olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın demeçleri konuya ilgiyi arttırmış olsa da denizcilikle alakalı bulunduğumuz bilgi seviyesini yeterli bulmak mümkün değildir. 
Türklerin en önemli hususiyetlerinden bir tanesi İslam’a olan bağlılıklarıdır. Hiçbir millet İslâm uğruna bu kadar çok şehit ve gazi vermemiştir. Kur’ân’da bu husus Rabbimiz tarafından “Ben öyle bir millet göndereceğim ki onlar kâfirlere karşı izzetli ve Müslümanlara karşı da alçak gönüllüdür, onlar Allah’ı sever Allah da onları sever” mealinde ifade edilmektedir. Tarihte Türklerden daha fazla bu övgü ve senaya masadak olmuş yani uygun düşmüş millet; pek azdır. 
Şehit ve gazilerin mühim bir kısmı da denizcilerdir. Araplardan sonra özellikle Türk denizcileri, Karadeniz ve Doğu Akdeniz’i adeta bir Türk Gölü’ne çevirerek, insanların serbest bir şekilde ticaret yapmasına ve inançlarını özgür bir biçimde yaşamalarına imkân tanımışlardır. Hâlbuki daha önceki dönemlerde özellikle Hıristiyan korsanlar, çeşitli inançlara sahip bütün sahil şeridinde yaşayan topluluklara zarar veriyorlardı. 
Türkler, Arap ve Latin denizcilerin tecrübelerinden de istifade etmişler denizcilikte bu milletlerden aldıkları kelimeleri de kullanmışlardır. Fakat bu kelimeleri kullanırken bir nevi Müslümanlaştırmışlar, her hayrın başı olan besmeleyi ihmal etmemişlerdir. Örneğin demir alırken sadece “vira” ve demir atarken “funda” dememişler, “vira bismillah ve funda bismillah” emirlerini kullanmışlardır. Hatta deniz askerleri bugün bile atış yaparken sadece “salvo” emrini kullanmaz “bismillah salvo” emrini kullanırlar.  Bahriyede görev yaparken en çok sevdiğim şeylerden birisi; gemi komutanının “bismillah salvo” diyerek toplara atış emrini vermesidir. Deniz topçuları karadaki asker arkadaşlarından farklı olarak besmeleyi daima kullanmış ve halen de kullanmaktadırlar. Denizaltı dibe dalarken dahi “bismillah imla et” emri ile hareket etmektedir. Sivil hayatta da aynı tabirler yine karşımıza çıkar. Türk ticaret gemilerinde de demir alırken “vira bismillah” atarken “funda bismillah” emirleri kullanılır. “Allah selamet versin” tabir en çok kullanılan deyimdir.  Allah’ın izni ile hiçbir güç Türklerin geçmişleri ile ilgili olan bu derin bağlılıklarını koparmaya yetmez ve yetmeyecektir. Yöneticiler ezanı değiştirilmeye çalışılmış ise de denizcilerin besmelesini değiştirememişlerdi. Bu güne kadar askerler yine ‘Allah Allah’ diyor, denizciler besmelesiz işe başlamıyorlardı. 
Rabbim, bütün güzel ve hayırlı işlerimize besmele ile başlamayı nasip etsin, vesselam…