Ancak takribi bir şey söylenebilir. Zira hem takvimle çok oynanmıştır hem de bir yıl 365 gün 5 saat 48 dakika 46 saniyedir. Yıldönümleri ancak yaklaşık bir tarih denilebilir.
Fakat Müslümanlar kamerî aylara göre takvimlerini düzenlerler. Kamerî aylarda değişiklik olmaz. Zira Ay’ın hareketi muntazamdır. 

Ayrıca çok kolay gözlem yapılarak takvim belirlenebilmektedir.

Öyle mükemmel bir nizam ve düzen vardır ki; saniye şaşmamaktadır. Mesela; Dünya Ay’ın sadece bir yüzünü görmektedir. 

Zira Ay’ın kendi ekseni etrafındaki dönüşü ile Dünya etrafındaki dönüşü aynı zamandır. 

27 gün 7 saat 43 dakikada Ay’a göre hem bir yıl hem de bir gün olmaktadır. Ne ilginçtir ki Ay kendi ekseni etrafında bir saniye geç dönse veya dünya etrafında ne bileyim bir dakika fazla dönse görünmeyen yüzünü görme imkânımız olacak. 

Şu halde ancak Ay’a gönderilen uzay araçları ile bize görünmeyen yüzünün şeklini görebiliyoruz. Bunun tesadüfi bir şey olması mümkün değildir.

Elbette bunun bir hikmeti vardır. Biz hikmetinin anlaşılmasını din alimlerine, astronomlara ve ilim adamlarına bırakıp takvim meselesini bitirelim. Hicrî takvimin milâdî takvimine göre üstünlüğünü yıldönümlerini nazara vererek açıklamak mümkündür. 

Tekrar etmek gerekirse değişiklikler sebebi ile Hazreti İsa’nın doğum gününü miladi takvimle belirlemek neredeyse imkânsızdır. Fakat kamerî takvime göre Peygamber Efendimizin (a.s.m) doğum gününü belirlemek çok kolaydır. Rebiyülevvel  ayının 11. gecesi Mevlid kandilidir. Keza Kur’ân ayeti ile sabit olan 80 yıldan daha hayırlı Kadir
Gecesi Ramazan ayının 27. Gecesidir.

Müslümanlar hasat zamanını ve mevsimsel şartları ikinci plana iterek mübarek gün ve geceleri esas almışlar ve hicrî takvimi kullanmışlardır. Zira bu günlerin farkında olmamak büyük bir kayıp demektir, vesselam…