Şöyle bir hadis-i şerif var ; ‘’merhamet etmeyene merhamet edilmez.’’ Diye. Hayatın aslında en önemli noktasına koymamız gereken bir hadis bu.İnsanı ‘’insan’’ kılan, bizlere bu dünyada sorumluluk duygusunu aşılayan en yüce duygu merhamet duygusu. Evrende ki her bir olay aslında bu duygudan meydana gelmiş gibi düşünüyorum çoğu zaman. Bir annenin evladına duyduğu merhamet bunun en güzel örneği.  Yalnızca içgüdüleri ile hareket eden hayvanlarda bile var bu duygu.

Ve düşünüyorum da bizler toplum olarak bu duygudan epey yoksun yaşıyoruz artık. Haber kanallarında çıkan cinayet haberleri bunun en büyük göstergesi. İnsana, doğada ki canlara karşı işlediğimiz suçlar her geçen gün artıyor. Ve en kötüsü de bunun vebalinin kimse farkında değil. Hani diyoruz ya, ‘’merhamet etmeyene merhamet edilmez ‘’ diye. Peki bu ne kadar uygulanıyor hayatımızda? Üzerimize giydiğimiz kıyafetlerin, yediğimiz yiyeceklerin kısacası yaşam standartlarımızın artması içimizi gitgide yoksunlaştırdı farkında mıyız? İnsani değerler her geçen gün yavaş yavaş kayboluyor. İyilik peşinde hassasiyet ile koşan bir avuç insan kaldı… Ve bizler bu dünyaya ‘’iyiliği yaymak, kötülükten men etmek için’’ gelmiştik değil mi? Yani en azından böyle olmalıydı…

Savaşlarda ölen çocukların dini sorgulanıyor mesela. Fikir olarak bize yakın insanların acısı acımız oluyor. Peki bu ne kadar etik ve ahlaki? Bir köpek sırf hayvan statüsünde olduğu için ölümü umurumuzda olmuyor. Aynı şey bir insan içinde geçerli olur muydu?  İnsan sahiden üstün bir varlık olduğu için mi kendimizden daha düşkün olanlara karşı azaldı merhametimiz? Oysa insan her türlü canlının sorumluluğunu alması gerektiği için ‘’üstün’’ kabul edildi. Bu gerçeğin hangimiz farkında?

Cevaplarını umursamadığımız birçok soru var. Umursasak da işimize gelmeyen cevapları… Çünkü yarın güne kaliteli bir mekânda yaptığımız kahvaltı ile başlayıp, akşamına bunları sosyal medya hesaplarımızda paylaşacağız. Kariyer yapma nedenimiz yalnızca ‘’maddiyat’’ olduğu için bindiğimiz lüks araçlarımızın içinde güneş gözlüklerimiz ile etrafımıza gülücükler saçacağız. Sahi kilometrelerce ötede zulme uğrayan insanlar neden umurumuzda olsun ki? Bir yaşam son bulmuş öyle ya da böyle, bu bizim konfor alanımız içinde neden yer alsın? Gerek yok… Çoğu insan artık böyle düşünüyor. Ne acı… Oysa şöyle olmalıydı; ‘’savaşlarda evlatlarını kaybetmiş anneler’’ için tüm insanlık ayağa kalkmalıydı, ölen yalnızca bir çocuk deyip kimse köşesine çekilmemeliydi. Tecavüze  uğrayan, yaşam hakları elinden alınan hayvanlar için seferber olunmalıydı, mesela hayvanat bahçelerinin kapatılması için her insan elinden geleni yapmalıydı, hayvanların doğal yaşam alanları kısıtlandığı için. Yoksulluk kader olmamalıydı, infak etmek toplumun en büyük ödevi olmalıydı. Yemyeşil bir ağaç kesildiğinde, ormanlar yakıldığında tepkimizi ortaya koyabilmeliydik; doğaya savaş açmamalıydık. Çünkü ne demiştik; ‘’merhamet etmeyene merhamet edilmez’’

Bu konuda eğitimcilere, ailelere büyük sorumluluk düşüyor. Çevremize ‘’iyi örnek’’ olmak, hayatı yalnızca maddi isteklerden örülü hale getirmeden çocuklarımıza "merhamet" duygusunu aşılamamız gerekiyor. Bu ise önce insanın kendisini, daha sonra dünyadaki tüm yaratılmışlara karşı kocaman bir sevgi beslemesi ile oluşabilecek bir şey. Ve hep diyoruz ya ‘’dünya kötü bir yer’’.

Peki, biz ne kadar iyiyiz?