İslam Uygarlığı çok sayıda yeni mimari fikrin yükselmesinde öncü olmuş, mimari stilin gelişmesine yol açmıştır. Müslüman mimar ve mühendisler, önceki medeniyetlerin mimari yapılarını iyi okumuş ve geliştirdikleri mimari becerileriyle dünya mimari mirasına yeni formlar kazandırmıştır.

İslam mimari fikir ve stili, Allah’ın (c.c) sonsuz kudretinin ve ebedi hayat güzelliğinin sembolik bir ifadesi olmuştur. Müslüman bilim insanlarının geliştirmiş oldukları geometri bilgileri sayesinde kemerler geliştirmiştir. Geliştirmiş oldukları kemerlerden biri olan “at nalı” şeklindeki kemer, temel bir kemer üstününün genişletilmesiyle daha geniş bir alan duygusu vermektedir. Bu kemer İngiltere’de “mağribi kemer” olarak bilinmekte ve ancak 1800’lü yıllarda kullanılmıştır. Sivri kemerler, “S” şeklindeki kemerlerde Müslümanların geliştirmiş oldukları başka kemerlerdir. Batıda birçok kilisede kullanılan ve Avrupa’da “gotik kemer” adıyla bilinen taş kemerler yüzyıllar önce Müslüman coğrafyasında kullanılmaktaydı. Açık alanların çok daha genişletmek amacıyla kullanılan bu kemerler aynı zamanda ağırlıkları taşıması için kullanılmıştır.

                “Kemer asla uyumaz” Arapça atasözü ile de Müslümanların mimaride kemere vermiş oldukları önemi anlamaktayız.

İspanya ve Sicilya’da başlayan Müslümanların mimari beceri ve gelişmeleri ancak bin yıl sonra Avrupa’nın geri kalan ülkelerine yayılmış ve özellikle Müslüman yönetiminde yapılan Kurtuba Ulu Caminin islami mimari özellikleri Avrupa mimarisine örnek olmuştur.Avrupa kiliselerinde görülen “gül pencereler”, İslam saraylarında bulunan pencerelerden esinlenerek yapılmıştır.  Bu gelişim ve yenilikleri Müslüman beldelerden geçen gezginler, bilim insanları ve haçlılar Avrupa’ya taşımıştır.

Ayrıca Hindistan’da Tac Mahal’de dünyanın en ünlü ve en çok ziyaret edilen islam mimari örneklerinden olduğunu da söyleyebiliriz.

İslam mimarisinden bahsederken Mimar Sinan’ın ismini altın harflerle yazmanın doğru olduğunu düşünüyorum. Koca Sinan’ın (Mimar Sinan) Osmanlı Devleti’nde 500’e yakın eserini bilmekteyiz. Mimar Sinan’ın tasarımlarının ve mimarlık kabiliyetinin muhteşemliği, günümüzdeki birçok mimar tarafından da tasdik ve tebrik edilirken yapmış olduğu eserler gizemini de korumaya devam etmektedir.

Mimar Sinan’ın en bilindik eserlerinden biri olan ve  “kalfalık eserim” dediği Süleymaniye Camiinde aydınlatma için yanan mum ve kandillerin dumanı havaya karışmadan filtre bölümünden geçmekte ve dumanı is halinde toplanıp mürekkep yapılmaktaydı. Bu is ile yapılan mürekkeplerle yazılan kitaplara da kitap kurtları ve böcekler yaklaşamazdı.

Süleymaniye Camiinin yapılacağı yerin seçiminde de Mimar Sinan’ın tecrübelerinin yanı sıra Peygamber işaretine de yer verilir. Rivayet o ki mübarek gecelerden bir gün, devrin sultanı Kanuni, Hz. Peygamberi (s.a.v) rüyasında görür ve Sultan Süleyman’ı camii ve külliyenin inşa edileceği yere götürüp mihrabının ve minberinin yapılacağı yeri söyler. Sultan Süleyman uyanınca Rabbine şükreder ve mimarbaşı olan Sinan’ı çağırtır. Sinan’a açıklama yapmadan rüyada işaret edilen yere götürür ve buraya bir camii ve külliye yapılması gerektiğini söylerken, Mimar Sinan ise mihrap ve minberinin nerede olması gerektiğini söyler. Padişah şaşkınlıkla – Sinan, sen bizim rüyadan haberlisin galiba der.

Koca Sinan cevap verir: “Hünkarım, kulunuz dün gece ziyaretinize gelen Zat-ı Alişan’ın iki adım arkasındaydım. Emr-u fermanının ayan beyan duydum” der. Ve ilk kazmayı da dualarla devrin en büyük hukuk alimiEbusuud Efendi vurmuştur.

Mimar Sinan’ın ustalık eseri olan Edirne’deki Selimiye Camii hem ihtişamı ile hem de ince ayrıntılarıylaön plana çıkmaktadır. Edirne Selimiye Camii inşa edildiğinde Sinan 80 yaşını geçmişti ve daha önce hiçbir camide ya da eki çağ mabetlerinde kullanılmamış teknikleri bu camide kullanmıştı. Mermer, çini ve hat işçiliklerinden tutun minarelerine kadar ayrı bir tarz ve güzellikte yapılmıştır.

Şöyle ki; altı yılda biten camide, tek büyük kubbe Allah’ın birliğini, pencerelerin 5 kademeli oluşu, İslam’ın 5 şartını, 99 tane olan pencere, Cenab-ı Hakk’ın 99 ismini, 4 vaaz kürsüsü, 4 hak mezhebi, külliyede bulunan 32 kapı, 32 farzı, arka minarede 6 yol olması ise imanın 6 şartını simgelemektedir. Mimar Sinan’ı ön plana çıkaran sadece camii teknikleri değildir elbet. Darulkurraları, darüşşifaları, hamamları, imaretleri, kervansarayları, köprüleri, minareleri, mutfakları, medreseleri, mektepleri, mescitleri, sarayları, su kemerleri, tekkeleri, türbeleri,  Mimar Sinan’ı, şaheserlerin mimarı, Koca Sinan yapmaktadır.

İslam bilim insanları ve altın çağ 4 yazı dizimizde bilge mimar Turgut Cansever’in güzel bir sözü ile noktalıyor ve gelecek yazımıza kadar sizi Allah’a emanet ediyorum. Selam ve dua ile

“Şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz; ihmal ettiğiniz nesil, imar ettiğiniz şehri tahrip eder”