Adımı veda koymalıydın anne...
Alışmam kolay olurdu. Adıma hürmet edip gidiyorlar. Diyerek, Avuturdum,Yüreğimi ... Tülay
Yol bitmiyor du?... 
Sanki bütün asfaltlar, toprak yollar, taşlı geçilmesi dar sokaklar... birbirine eklenmişti.
Başını arabanın camına  dayamış,sadece susuyordu.
Oysa yüreği neler konuşuyor. Nelere isyan edıyordu. Gözlerinde, bir hayalin ifadesi kalmış gibi donuk bakıyordu.
  Düşündükçe, yüreğinin haykırışlarına ,ağza alınmaz küfürler ekliyor.
Bazen kelimelerinin arasına, Onun Gülüşleri giriyordu. O zaman da ,kendi gözleri isyanını anlatıyordu.Akıttığı yaşlar ile.
Herkesi sığdırmıştı da ,bir tek onun yüreğini mi koyamamıştı. Zalim yüreğine.
Ve gitmek tek çaresi olmuştu.
Yada yine suçu kadere atmak, en iyisimiydi. Nice ayrılıklar yaşamış bir yüreğin isyan edişine,sadece melekler şahitlik ediyordu.
Arabanın taşlı yollarda giderken,başını dayadığı cama, sürekli vururken!!!
Bu sefer ki... sevdaya vedaydı. Zamansız bahara açan çicek misaliydi. Yüreğinin vedaya teslimi. Aşk yada sevda neyse adı...
Zamanı var mıydı ki? Kuralı olmayan,tek duygunun adı idi. “Aşk”
Yasaklara baş kaldıran. Asi.... ve hırçın.
Lakin dudakların zalimce çıkardığı iki hecenin boyun eğdirdiği. “Veda”
Mahsun ve  çaresiz yüreğin ağlayışına!!
Dökülen ve Kifayetini kaybeden
“Kelimeler”artık lugatında yer alacaktı.
 Kelimelerin belki de en acı olanların dan bir tanesi idi. “Veda” Veda edebilmek. Neye? Kime?
Dudakları bile birleştirmeden,kendini özgürce salı verir.Boşluğun içinde duymak istemediği kulaklara doğru hızla. Koşarcasına kavuşmak için. İzin almadan haykırır.
Ayrılıyorum. Veda ediyorum. Sana...size... İki hecelik bir hancer. Öğle saplanır ki! Yürek suskun kalamaz. Ya feryat figan ağlar.Yada sessizliğe bürünür. Vedaya alışacak ömrüne ,teselli arayamaz. Ölüm bir yerde kabul edilir de... Ayrılık olmamalı denir. Giden mi suçludur? Yol veren mi?
Doğup büyüdüğü yerden de ayrıldığında!
Kısmet de var ise,bir daha gelip görebilirim. Diye teselli ederek.Veda ederdi. Hayat bu ,ne kadar nefeslik bir ömür ki!! Kader ile kısmet birleşmiş ,yol vermişti. Vedaları ardı ardına ekleyerek Beden veda edebilirde.Lakin”Ruh”sadıktır sevdiklerine. Oysa hayatında nice ayrılıklar yaşamıştı. Sarılışının son olduğunu bilmeden Yanağına kondurduğu buseyi bile hatırlayamadığı bir vedası vardı. Henüz ilk heceleri öğrenmeye başladığı, hayatının ilk yıllarında. O hecelere “ba-ba”diye başlamıştı. Ardından gelen ise”ve-da” olacağını bilemeden. Alışılmıyordu, Veda sözcüğüne...nedense yürekler. Sensizliğe  gitmeyi kolay mı sandın. Ne yanar dağlar patladı yüreğimde. Lavı sarar ,tüm bedeni mi de...
Ben, gözlerinde yine de kaybolmayı istedim. Belki ,veda edişim ile kavuşurum. Tekrar sana. Geceleri, rüyama daha çok gelirsin. Gündüzleri ,her kapı çalındığında,yada radyoda çalan bir şarkıda,kim bilir...
Solan çiçeğin dalında bile seninle buluşurum. Herkes bir şekilde veda etmez mi?
İlk kalp atışların ,yaşam bulduğu mekandan, ayrılıp gelmez mi, annesinin bağrına. Çiçekler, baharın sıcak gülümsemesine, merhaba deyip, topraktan ayrılmaz mı?
Yağmurların, bulutlara veda edişine, Şahitlik etmez mi,yeryüzü...
Kelebek, özgürlüğü için ayrılır. Sürünerek,yaşattığı bedeninden, Tırtılın. Günlerce sabırla bekler... Haftalarca ağzıyla beslerde...
Sonra tek tek kanat çırparak uçuşlarını ,seyretmez mi,kuşlar...evlatlarının.
Bembeyaz gelinliği ile merdivenleri inerken,sevinçle hüznü koyarak  yüreğine ,veda edişine gözyaşlarını eklemez mi?..Anneler-babalar. Vedalar...ah ki ne ahlar!!!
Başlangıçların,son iki hecesi,olan ayrılıklar. Sonsuzluğa  resim çekip, yüreği dağlayan vedalar. Hikayelerin kahramanı ,Hüznün sonsuz sevdası... Ve ayrılığın acı ifadesi... Veda edemem sana.. Çıkarıyorum lugattalardan  o kelimeyi. Yeniden koyuyorum. Alfabeye vedanın harflerini..
“V” yi vuslatları anlatsın ..
“E”yi engelleri kaldırsın..
“D”yi deli gibi sevsin..
“A”yı aşkı yazsınlar diye...
Veda etmiyorum sizlere...
Bir daha ki yazıma kadar...
En güzel sevdalar sizlerin olsun
Değerli Okurlarım.