Bırakalım kenara siyah olmayı lacivert  kırmızı ve morcu olmayı Asıl meseleye biraz odaklanalım Hani bizim için en kolay olduğu halde en çok zorlandığımız şey kendimiz olmak olamıyoruz başaramıyoruz ya başkalarına benziyoruz yahut benzettiriliyoruz.
Kimse kömür yahut diken olduğunu kabul etmiyor kime sorsanız gül ne kadar kötü kokular gelse de kabullenmiyoruz birini kırmadan yıkmadan sevemiyoruz ya biz zarar veriyoruz yahut zarar vermelerine müsade ediyoruz.
Kendimizden başkasını görmüyoruz kendimizin doğrularından başka doğrular kabul etmiyoruz yanlışlarımızı sonuna kadar savunuyoruz yere yıkılanı düşeni görmüyoruz kaçta kaçı kullanılıyor beynin peki biz kaçta kaçını kullanıyoruz?
Tembelleşiyoruz kullanamıyoruz bize düşen payı kullandığımızın büyük kısmını da boş işlerde heba ediyoruz her şey den sitem ediyoruz az la yetinmiyoruz sürekli daha çok daha fazla olsun istiyoruz.
Elimizde olanların değerini bilmiyoruz daima başkalarında olanlar bize değerli geliyor gözümüze girenin farkında değiliz lakin çok uzaklardaki şeylerin hep hayalini kuruyoruz ulaşamasak bile yüzümüze gülenlerden bile endişe duyuyoruz hep bir şüphe hep bir karamsarlık içindeyiz bir çok şeylerden mutlu olma imkanımız varken daima mutsuz olma mücadelesi veriyoruz.
Bazen oturduğumuz dalı kesiyoruz bazen kuru bir dalın üzerine çıkıyoruz yalan ve sahte şeyler hayallerle avutuyoruz kendimizi  sevmenin ve sevilmenin anlamını bilmeyenler Beyaz Atlı Prensini bekliyorlar Yüzünüze Gülümsemeyenlerin ferhat gibi dağları Mecnun gibi çölleri aşmasını bekliyoruz.
En küçük bir şeyi karşısındaki için feda edemeyenler Dünyaları ona vermesini bekliyor Sevgimizi gösteremeden sevilmek istiyoruz mesela Gitmesini istediğiniz insanları bile uzaklaştırmak istemiyorsunuz sürekli gözünüzün önünde etrafında olsun istiyorsunuz başkalarından sürekli emir alanlar sürekli birilerine emir verme mücadelesinde korktuğumuz şeylerle başkalarını korkutmaya çalışıyoruz ’’Ölmek istiyorum ölemiyorum‘’ diyor ya şair başkalarına zarar vermekte çok başarılıyız zarar görmemek için verdiğimiz ndndn hassasiyeti başkalarına zarar verirken uygulamıyoruz hep kendimize hep kendimize sanki bu dünyada yalnızız her şey bizim şu bizim karşımızdaki insanı tanımadığımız halde çok iyi tanıyoruz hallerimiz yok mu?
Ona kendisini anlatmaya çalışıyoruz insan olma mücadelesi vermiyoruz oluruna bırakmışız herşeyi tıpkı büyük bir akıntıda sürüklenen kütük gibi bir o kayaya bir öteki kayaya çarpa çarpa kırılıp tağılıp sürükleniyoruz kimiz çamura saplanıyor kimimiz kayboluyor kimliklerimiz yavaş yavaş kayboluyor.
Geçmişimizi unutmuşuz nereden geldiğimizi kim olduğumuzu neler yaptığımızı asıl hedefimizi unutmuşuz hedefimizin etrafında dolaşmış durmuşuz kimilerimiz cesaretsiz kimilerimizin cesareti kırılmış kimimiz uçurumdan düşmüş kimimiz küçük bir çalıya tutunmakta aslında çok şey var anlatacak çok şey bilmediğimiz her gün masa da karşı karşıya oturduğumuz insanı ne kadar tanıyoruz? ne kadar kuşku duyuyoruz ?
Hataya yanlışa düşmeden doğruyu bulamıyoruz aslında doğru burnumuzun dipinde biz çok uzak sanıyoruz ulaşılması imkansız bizi sevenleri üzüyoruz duymuyoruz bazen  bize seslenenleri karanlığa boğuyoruz karanlıklarımızı  aydınlatamıyoruz değişiyoruz da olgunlaşamıyoruz bir çoğumuz hamken çürüyoruz yahut olgunlaşmadan dalından düşüyoruz Ne çok şeyler istiyoruz ne çok şeyler hiç bir şey isteme hakkımız yokken ne çok şeyler Elimizdekileri kullanma vaktimiz den emin olmadan düşüyoruz olmayanların beşine yakalıyoruz lakin yolumuzu kaybediyoruz.
Bir de bakıyoruz ki kendimizden çok uzaktayız eşimizden dostumuzdan komşumuzdan çocuklarımızdan bazen çok uzaktayız çocuklarımızın ne sevdiğini ne istediğini bilmiyoruz hatta bazen yüzünü bile görmüyoruz bir şey soruyorlar ya duymuyoruz yahut erteliyoruz bir şeyleri erteleme rahatsızlığı var bulaşıcı mı ne hızla yayılıyor cesaret siziz bir çok şeyde gücümüzü bilmiyoruz bir şeyler başarmak istediğimizde bir korku bürüyor bizi kurtulamıyoruz o dev gibi fikirler bir bakıyoruz ki masum küçük bir çocuk olmuş bazen bir köşeye yığılıp kalıyoruz.
Birilerinin bizi kurtarmasını elini uzatmasını bekliyoruz mücadelenin anlamını bilmeyenler var sorduğunuzda şaşkın şaşkın bakınan lar öğrenmeden alim oluyoruz aslında hiç bir şey bilmeyip her şeyi bildiğini sanan tepeden tırnağa rezil oluyoruz bazen Gülüyoruz olayın farkında olmadan elimizi ateşe sokuyoruz yandığımızı bilmeden seviyoruz birilerini o bizi hiç fark etmiyorken sonra zorluyoruz olmuyor kırıyoruz zorluyoruz olmuyor yıkıyoruz kendimizi Tart mıyoruz hep ağır ız biliyoruz oysa terazinin diğer kefenine pamuğu koysan kaldırır öyle hafif insanlar var öyle insanlara bürünüyoruz ki aranızda dünyalar kadar mesafeler öyle bir kabuğa bürünmüşüz ki kendi kabuğumuzu görmüyoruz öyle saf temiz insanlar kirleniyor ki bazen secdeye uzanırken kafamızda başkaları Dilimizde aynı zikir oysa bazen unutuyoruz hangi rekattayız seccade deyiz fakat ya bakkaldayız ya işimizde ya çarşıda yahut dünyalık meşgul etmiş çekip almak istiyor o çekiyor sen gitmiyorsun sürüklüyor kurtulamıyorsun kimileri karınlarını doyurma beşinde fikirleri bomboş kimileri çeplerini insanlığı bomboş kimileri alışkanlıklarıyla boğulmuş öyle çok şey var ki Ah bir de kendimiz olabilsek hep saf temiz kalabilsek farklılık yaratabilsek mesela gözükmeyen insan değil de görünen insan olsak mesela.