24 Haziran 2018 ve 14 Mayıs 2023 seçimlerini AK Parti ‘yerli ve milî’ söylem ile kazandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemleri de hep bu yönde idi.

Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef gösteren, muhalefetin cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nu destekleyen PKK elebaşıları ve FETÖ sözcüleri vardı. Bunların hepsine internete baktığınız zaman kolayca ulaşabilirsiniz.

Yine o dönemde Habertürk’te katıldığım bir programda bu gerçekleri ‘’Kılıçdaroğlu PKK’nın adayıdır.’’ diye hatırlatmam üzerine program moderatörü Kübra Par’ın söylediklerim üzerine ısrarla ve üstenci bir tavırla “Bu söylediklerinizi kabul edilemez buluyorum. Çok seslilik ve demokrasi adına, düşünce özgürlüğü adına alan açıyorum.” diyerek ve de üstelik beni asgari nezakete (!) davet ederek müdahale etmiş ve ben de programı terk etmiştim.

Şimdi bakıldığı zaman, 14 Mayıs seçimlerinde Türk milleti de o milletin bir ferdi olan ‘Hilmi Daşdemir’in meseleye baktığı gibi bakarak sandığa gidip oy kullandı.

Oysa mesele sadece seçim kazanmak değil,

Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘tam bağımsız’ büyük ve güçlü bir ülke olmasıdır.

Nasıl ki bundan 100 yıl önce İngiliz Mandası, Amerikan Mandası peşinde olanlar varsa şimdi yine varlar. Ayrıca Almanlar var. İsrail’in sözcüleri var. Yani anlayacağınız var oğlu var…

Son dönemde Hürriyet’ten Abdülkadir Selvi’nin yazıları ile Osman Kavala ve Can Atalay üzerinden yine gündeme gelen tartışmalar var. Abdülkadir Selvi ya da birileri iyi niyetle konuya yaklaşıyor olabilirler.

Ama mesele o kadar basit değil maalesef. Bazen aşırı iyi niyet başka anlamlara da çekilebilir.

Selvi, yazısında:

‘’Herkesin şunu iyi anlaması lazım. Mesele Osman Kavala meselesi değil, mesele Türkiye meselesi...

AİHM kararlarını uygulamayan bir Türkiye, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayan bir Türkiye, Avrupa Konseyi tarafından yaptırım tehdidi ile karşı karşıya olan bir Türkiye... Peki bu kime yarar? Bizim Avrupa Konseyi üyeliğimiz sadece 12 Eylül darbesinde askıya alındı. Türkiye’nin Osman Kavala yüzünden Avrupa Konseyi’nde yaptırıma uğraması kime ne fayda sağlar? Türkiye’nin görünümünü nasıl etkiler?’’ diyor.

Kendince haklı olabilir.

Tarihsel süreçler içerisinde gerilimin yüksek olduğu dönemlerden de örnek vermiş.

O konularda da haklı.

Ama atlanılan bir mesele var ki; Türk siyasal tarihinde gerilimi artıran kamplaşma ve kutuplaşmayı körükleyen hep CHP olmuştur. İtirazı olanlara Cumhuriyet mitinglerine kimin destek verdiğini hatırlatırım.

Ayrıca, CHP ile iş birliği yapan tüm partiler ağır zarar görmüşlerdir. Erbakan’dan Mesut Yılmaz’a kadar birçok örnek bu konuda da çoğaltılabilir.

Gelelim Özel ile Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmesine. Evet, Osman Kavala ve Can Atalay konusu gündeme gelmiş ve Sayın Cumhurbaşkanımız AHİM’in kararının iç hukaka müdahale olduğunu söylemiş. Ayrıca da yargıya müdahalenin söz konusu olamayacağını da ifade etmiş.

Özgür Özel’in ve yanında getirdiği Namık Tan’ın bu düşüncelerde olması gayet normal. Bu isimler her fırsatta, geçmişte olduğu gibi emperyalist Batı’nın yönlendirmesine göre hareket etmişlerdir.

Günü geldiği zaman sivil ve askerî darbeler ve darbe girşimleri ile bu ülkeye ‘operasyon’ çekenler, günü gelmiş AYM’nin ışıkları ve aldığı kararlar ile ‘operasyon’larını devam ettirmek istemişlerdir.

Bu yazıda AYM’nin bazı kararlarının ‘butlan’ hükmünde sayıldığına girmeyeceğim.

Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanı Mehmet Uçum’un açıklamaları var.

AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili hukukçu Ali Özkaya’nın açıklamaları var.

MHP Genel Başkan Yardımcısı hukukçu Feti Yıldız’ın açıklamaları var, Onlara da bakabiliriz.

Ama şunu bir araştırmacı siyaset gözlemcisi ve yorumcusu olarak söyleyebilirim ki; AK Parti’deki bir makas değişimi, toplumsal tabanını ciddi anlamda kaybetmesine sebep olabilir.

Diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti hiç olmadığı kadar ‘tam bağımsızlık” yolunda önemli kazanımlar elde etmiştir.

İHA, SİHA ve diğer ürünlerle geleceğin ‘caydırıcı’ gücü olma yönünde önemli kazanımlar elde edilmiştir.

Bunlara bir de kuzey, güney ve orta koridorlarla elde edilecek kazanımları ekleyin. Kardeşlerimiz olan Türk cumhuriyetleri ile doğal gelişen iş birliklerimiz ve kazanımlarımızı ekleyin.

Eklenecek çok kazanım var.

Lakin emperyalist Batı ile atacağınız tek bir adım, tekrar onların rotasına girmek; tüm kazanımlarınızı sıfırlar.