Abd’nin nasıl kalleş bir ülke olduğunu “Bahriyede 15 Yıl isimli” kitabımla ve Mustafa Gökmen isimli bir gazetecinin benimle yaptığı haberle ispatlamıştım. Şimdi yine tekrarlamak gerekti. bakın yıllar önce nasıl iğrenç olaylar olmuş ve devlet yöneticileri sessiz kalmıştı. 1990’ların başında Baba Bush yönetimindeki ABD, Saddam yönetimindeki Irak’ın Kuveyt’e girmesini bahane ederek Irak’a savaş açmıştı. Irak’ın Basra Körfezi’ndeki ve ülkenin güneyindeki gücü kırılmış, zengin petrol yataklarının bulunduğu Irak’ın Kuzeyi için de Amerika planlar yapmıştı. Bu plan çerçevesinde Irak topraklarının kuzeyini kendi denetimine almayı başarmıştı. 36 paralelin kuzeyini denetlemek üzere Çekiç Güç adında bir askerî mekanizma kurdu. Bu mekanizmayı da Türkiye üzerinden yürüttü. Kuzey Irak’ı Türkiye’den denetledi. Dönemin Cumhurbaşkanı Özal, misak-ı milli sınırları içindeki Musul ve kerkük’ü kurtarmak için savaşa katılmak istiyordu. Fakat Genelkurmay Başkanı’nın istifası ve faşist generallerin diretmesi ile bu fırsatı kaçırmış olduk. Asker 50 yıl beslenir; sadece bir gün için. İşte o gün savaşa girmek gerekmiş fakat maneviyattan yoksun darbeci paşalar yüzünden ayağımıza kadar gelen fırsatı yine kaçırmıştık. İşte tam bu sırada bir NATO tatbikatı sırasında 2 Ekim 1992’de Türk Deniz Kuvvetlerine ait TCG Muavenet muhribi, ABD’nin Saratoga gemisinden atılan iki Sea Sparrow güdümlü mermileriyle vuruldu. Gemi komutanı Dz. Kur. Yb. Kudret Güngör, ile beş denizcimiz şehid oldu. Çok sayıda da askerimiz yaralandı. Bunun arkasından dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’in uçağı şüpheli bir şekilde düştü ve Bitlis şehid oldu. 17 sene önce gerçekleşen bu acı olaylar Türk-Amerikan ilişkileri açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Bu olayın ardından ABD’den korkan siyasetçi ve askerler yüzünden Türkiye, Amerikan politikalarına boyun eğmeye mecbur olmuştu. Ardından gelen Demokrat Başkan Clinton dönemi kısmen sorunsuz devam etse de 8 yılın ardından bu sefer Oğul Bush Amerika’ya başkan oldu. Onun 8 yıllık dönemi hem Türkiye, hem de dünya açısından kâbus gibi geçti. Amerika yeni bir iktidar değişikliği yaşadı. Bu sefer Amerika tarihinde ilk defa bir siyah ve demokrat başkan iş başına geldi. Fakat tam bir hayal kırıklığı yaşandı. Sonrasında işbaşı yapan Trupm ise dünya için felaketin habercisiydi aslında. NATO tatbikatında Muavenet isimli muhribimizin, ABD’nin Saratoga gemisinden atılan iki güdümlü mermi ile vurulmasını “Bahriye’de 15 Yıl” kitabımda kaza olmadığını söylemiş olsamda kimse üzerinde durmamıştı. Buna karşı çok açık deliller mevcuttu halbuki... Bu olay bir kaza değildi ve kaza olmadığının anlaşılabilmesi için o dönemde yaşanan siyasî olaylara dikkatle göz gezdirmek lâzımdır. Gerçekten o dönemde ABD’nin Türkiye üzerinde bir baskı kurmaya çalıştığını görüyoruz. Nasıl ki şimdi Sureye’de benzer bir girişim var aynen o zamanda da Kuzey Irak’ta Amerika tarafından bir Kürt devleti oluşturulmaya çalışılıyordu. Bu konuda Kuzey Irak’tan birçok insan Amerika’ya götürüldü, eğitildi. Daha sonra da İkinci Körfez harekâtından sonra da buraya getirilip yerleştirildi. Şu anda da orada yarı bağımsız bir bölge ve devlet meydana geldi. Yakın zamanda bağımsızlık için kimsenin tanımadığı referandumu da yaptılar. Devamı nasipse yarın...