Eskiden olduğu gibi yine darbe hazırlıkları son sürat devam etmekte ve sivil yöneticiler yaşanan acı gerçeklerden habersiz gibi davranarak büyük günahlara ortak olmaktadırlar.

Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan Tuzla Piyade Okulunda dindar subayların dövülmesi rezaletinde aradan bir aydan fazla zaman geçmesine rağmen seyirci kalmıştır.

Durum vahimdir. Zira olaya karışan dört subay ve mağdur olan 3 teğmen görevden uzaklaştırılması ile yetinilmiştir.

Tuzla Piyade Okulunda meydana gelen disiplinsizlikleri görmeyerek görevinde ihmal suçu işleyen Tümgeneral Aydın Cihan Uzun ve okul idarecileri hakkında hiçbir adli işlem yapılmamış skandal olaylara rağmen kamuoyuna tatmin edici bilgiler verilmemiştir.

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Türk Silahlı Kuvvetlerinde meydana gelen ve yüze yakın subayın karıştığı çirkin olaylara rağmen görevli komutanları görevden almayarak daha büyük bir skandala imza atmıştır.

Askerlik mesleği en küçük bir disiplinsizlikte dahi derhal müdahaleyi gerektiren sert bir meslektir. Anında gerekli müdahaleler yapılmaz ise disiplinsizlik olayları çığ gibi büyür ve artık önüne geçilmez hale gelir.

Ülkemizi 22 yıldan beri yöneten Erdoğan ve Ak Parti teşkilatı ne yazık ki yaşadığımız acı olaylardan ders alamamıştır.

10 Kasım 2023 tarihinde meydana gelen bu skandal olaydan sonra yapılması gereken işlerden en önemlileri hala yapılmamıştır. Sadece içlerinde üç mağdur subayın da bulunduğu 7 subay görevden uzaklaştırılmıştır.

Çevir kazı yanmasın! Deyiminde olduğu gibi hükûmet sadece olayların üstünü örtmeye çalışmıştır.

Halbuki acil olarak müdahale edip olayların çıkmasında ihmali görülen başta Okul Komutanı Tümgeneral Aydın Cihan Üzüm’ün görevden alınması gerekirdi.

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, sanki 15 Temmuz 2016 darbesi yaşanmamış gibi tedbirsiz davranmaktadır. Bu haliyle kendisi de askerlik geçmişine yakışmayacak derecede disiplin kurallarına aykırı bir tutum içine girmiştir.

Disiplinsizliği apaçık görülen okul komutanı ve yöneticileri hakkında aciz kalıp müdahale etmeyerek olayların büyümesine sebep olan diğer bir kişi de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak'tır.

Hesap sorulması gereken başka bir komutan ise Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanı Korgeneral Zorlu Topaloğlu'dur.

Bahse konu komutanlar hala darbe döneminde yaşadığımızı zannetmekte ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin yönetimini eşkıyalık yapan birkaç tane subaya teslim edecek derecede acziyet içinde bulunmaktadırlar.

Böyle bir durumda akla gelen ilk husus aynı 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan acı hatıralardır. Halkımız canından dişinden arttırdığı paralarla kurup geliştirdiği Türk silahlı kuvvetleri kışlalarını kuşatmış darbeden sorumlu komutanları tutuklanarak etkisiz hale getirmiştir.

Mesele çok ciddi olup üstü örtülemeyecek derecede önemlidir. Eğer 10 Kasım’da yaşanan disiplinsizlik olayının üstüne kararlılık ile gidilmez ise Türk Silahlı kuvvetlerinde bulunan ve her 10 yılda bir gerçekleşen darbeci gelenek yeniden hortlayacaktır.

Erdoğan, kalfalık dönemini geçtiğini ve şu anda ustalık döneminde olduğunu söylemektedir. Fakat canımız ciğerimiz olan Türk Silahlı Kuvvetlerinde yaşanan olaylara seyirci kalarak ne derece hata ettiğini bilmek zorundadır.

Elbette bundan 26 yıl önce gerçekleşen acı bir olayı hatırlatmakta yarar vardır. O dönemde Deniz Kuvvetleri Komutanlığında Yüzbaşı rütbesi ile görev yapıyordum.

Erzurum'da bir Jandarma Komutanı kameraların karşısında Başbakan Erbakan'a apaçık bir biçimde "pezevenk" diyerek hakaret etmişti. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise daha büyük bir skandala imza atarak "Bu bir boşalmadır" diyerek darbecilere yeşil ışıl yakmıştı.

Küfürbaz Tuğgeneral Osman Özbek yaptığı hakaret sayesinde Tümgeneralliğe terfi etmiş Türk Silahlı Kuvvetlerindeki disiplinsizlik ayyuka çıkmıştı.

Bir donanma subayı olarak bu çirkin rezaletlerden dolayı giydiğim üniformadan ciddi bir rahatsızlık duymuştum. Sağ olsunlar başta Cumhurbaşkanı Demirel, Başbakan Erbakan Yüksek Askeri Şura kararlarını imzalayarak benim gibi eşi başörtülü binlerce subayı ordudan atmıştı. Halbuki bu siyasetçiler orduda yapılan dindar subay kıyımına son vereceklerini defalarca söylemiş verdikleri sözlere aykırı hareket etmişlerdi.

Elbette perşembenin gelişi çarşambadan belli olur. Bu kadar çirkin olaydan sonra ABD'den aldıkları emirle Fetocular 15 Temmuz 2016'da darbe yapmaya kalkmışlardı.

Ne ilginçtir bu darbeden tam beş buçuk ay önce gazetelerde "Kamikaze Fetullahci Darbe" ve " Silahlı kuvvetlerde Fetullahci yapılanma" başlığı ile makaleler yazmış hükûmeti uyarmıştım.

Şimdi yine aynı darbe hazırlığını ihbar etmek zorunda kaldım.

Evet askeri darbelerin meydana gelmesinde çeşitli safhalar vardır. Bunun ilk habercisi genç subaylar arasındaki disiplinsizlik olaylarıdır. Bu sayede darbe ortamının ne derece olgunlaştığı konusunda değerlendirmeler yapılır. Eğer sivil hükûmetten beklenen tepki gelmez ise bir sonraki safhaya geçilir ve sonunda darbe gerçekleştirilir.

1957 Yılında darbecileri ihbar eden Samet Kusçu isimli subay Menderes Hükûmeti tarafından cezalandırılıp hapse atılınca 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin önü açılmış ihbar edilen subaylar bu kanlı darbeyi gerçekleştirerek Türk siyasi tarihine bir kara leke olarak geçmişlerdir.

Bu yazının bazı çevreler tarafından olumsuz olarak eleştirileceğinden şüphe duymuyorum.

Fakat darbecileri ihbar ederek emekli bir asker olarak sorumluluğumu yerine getiriyorum.

Yıllar önce "Bahriyede 15 Yıl" isimli kitabımda ve yazdığım yüzlerce makalede bu darbecilerin içyüzünü deşifre ettim. Hamd olsun.

Bu sayede halkımız bilinçlendi ve darbecileri don gömlek soyarak perişan etti. Fakat zamanında gerekli tedbirleri almayan hükümet yüzünden yüzlerce vatandaşımız şehit düştü ve yaralandı.

Allah vatanımızı bu darbeci askerlerin şerrinden muhafaza etsin. Hükûmetimize de akıl izan nasip etsin, vesselam...