Deniz Kuvvetleri de disiplinsizliğin ayyuka çıktığı bir yer olmuş Kuvvet Komutanı Güven Erkaya, Başbakanlık Konutunda verilen yemekte “burada rakı yok mu?” diyecek kadar saygısızlaşabilmişti.
28 Şubat 1997 döneminde benim de içinde bulunduğum 10 bine yakın asker sırf dindar ve eşi başörtülü olduğu için ordudan atılmıştı. İşin acı tarafı FETÖ örgütüne hiç bulaşılmamış tespit edilmesine rağmen silahlı kuvvetlerde barınmasına ve beslenmesine bizzat darbeci generaller tarafından müsaade edilmişti.
28 Şubat 1997’deki iğrençliklerin haddi hesabı yoktu. Osman Özbek gibi bir general; Başbakan’a açıkça küfrettikten sonra terfi edebilmiş ve hiçbir ceza almadan hala caka satmaya devam edebilmiştir.
Aynı dönemde Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Çetin Saner, İçişleri Bakanı Meral Akşener’ e saygısızca “yağlı kazığa oturturuz” diyecek kadar iğrençleşebilmişti. Buna da kimse dokunamadı. Hatta şimdi parti başkanı olan Akşener, hükümete karşı çıkmak adına böylesi darbeci generallere şirinlik yapmaya devam edebilmektedir.
Türk tarihinde Genç Osman vakasından beri böylesine iğrenç olaylar yaşanmamıştı. Şimdi de FETÖ mensuplarını koruyarak yüksek siciller veren ve general olmasını sağlayan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, çekinmeden darbe kışkırtıcılığı yapabilmektedir.
İşte bu çirkin ve kahraman ordumuza yakışmayacak tutum ve davranışları önlemek için silahlı kuvvetlerin kendi asli vazifesinden başka hiçbir işe burnunu sokmaması gereklidir. Şu anda en önemli tehdit Suriye’den gelmektedir. PKK/PYD’li teröristler sınırımızda ABD ve rejim askerlerinin desteğinde saldırılarına devam etmektedir.
Diğer yandan İdlib’te 4 milyona yakın sivil sınırımıza yığılmaya devam etmektedir. Zaten 4 milyon insanı bağrımıza bastığımız yetmiyormuş gibi daha da fazlasını göçe zorlayan Rusya, İran ve rejim kuvvetleri dünyanın en büyük katliamlarından birini daha gerçekleştirmektedirler.
Şimdi Türk Silahlı Kuvvetleri, bu azgın Şii milisleri ve rejim ordusuna gerekli ders vermeyecek de ne yapacak? Bu orduyu darbe yapması için mi besliyoruz yoksa ülkemize Suriye’den gelen tehditleri önlemek için mi?
Eğer eskiden olduğu gibi ordunun namlusu dışarıya değil de içeriye dönük olursa; vatanımızı müdafaa için değil de ABD ve düşmanlarımızın ekmeğine yağ sürmüş oluruz. Şimdi “Zırhlı birliklerin sınırlarımızda değil de İstanbul ve Ankara gibi şehirlerimizin göbeğinde ne işi var?” Sorusunu sormalı ve yaşamış olduğumuz acı darbeleri anlamaya çalışmalıyız, vesselam...