Sovyetler Birliği, Lozan Anlaşmasından çok rahatsızdı. Çünkü boğazlar bütün savaş gemilerine olabildiğince açık olduğu için Karadeniz’deki kendi limanlarını tehlike altında görmekteydi. Bu nedenle Lozan anlaşmasının değiştirilmesi için çaba gösteriyordu.
Nihayet Türkiye’nin de girişimi ile Montrö’de Boğazlar ile ilgili Lozan anlaşması hükümlerini değiştirmek amacı ile bir toplantı yapıldı. Türkiye’nin öne sürdüğü gerekçeler yaklaşan dünya savaşı öncesinde bütün devletler tarafından uygun görüldü. Buna göre gemilerin hiçbir ücret ödemeden boğazlardan serbestçe geçiş hakkı korunmakla birlikte askerden arındırılmış bölge kaldırılmış ve Türkiye’nin lehine olarak birçok madde değiştirilmişti. 
Montrö’ye göre savaş ve yakın savaş durumunda Türkiye kendi savunmasına uygun şekilde boğazları tahkim ederek kendisine düşman ülkelere karşı kapatabilecekti. Belirli bir sayı ve tonajdan daha büyük savaş gemilerinin Boğazlardan geçişi sınırlandırılıyordu.
Sovyetler Birliği’nin de büyük desteği sayesinde 1936 yılında Sevr ve Lozan hükümlerinden bir kısmını yırtıp atma imkanı bulmuştuk. Fakat geçişlerden ücret alamadığımız gibi diğer ülkelerin serbest bir şekilde hareket etmesine engel olamamıştık. Bu egemenlik bakımından sakıncalı durum yıllar sonra geliştirdiğimiz “Boğazlar Tüzüğü” ile büyük ölçüde aşılabilmişti. Emeği geçen devlet adamlarımızı şükran ve minnetle anmak brcumuzdur.
2. Dünya Savaşı yaklaşmaktaydı ve Montrö sayesinde hem Türkiye hem de Sovyet Rusya kısmen de olsa limanlarını güvence altına almıştı. Nitekim savaş esnasında bu anlaşma sayesinde ülkemizinde dahil olduğu Karadeniz limanlarının güvenliği sağlanabilmişti.
Fakat Türkiye’nin egemenlik hakları yeterince karşılanamamıştı. Ancak 60 yıl sonra Montrö Anlaşması ile elde edemediğimiz güvenlikle ilgili haklarımız nihayet büyük ölçüde sağlanmıştır.
Fakat bu çalışmalar uzun bir zaman dilimi içerisinde ve uluslar arası hukuk kurallarına uygun bir şekilde çok emek verilerek elde edilmişti. Montrö’yü de aynı Sevr ve Lozan’daki gibi değiştirmeye muvaffak olduk. Aleyhimizde imzalanan maddelerin bir kısmı güvenlik gerekçesi ile düzeltilmişti.
Şu anda Kanal İstanbul için gösterilen çabalara da aynı şekilde bakmalıyız. Sırf hükümete gıcıklık olsun veya Erdoğan’ı iktidardan düşüreyim diye milli projelere karşı çıkmak vatanını seven insanlara yakışmaz. Ülke menfaatlerini koruyacak şekilde hareket etme mecburiyetimiz vardır.
Bir sonraki yazımda Rusya başta olmak üzere zorla kabul ettirdiğimiz Boğazlar tüzüğünden günümüze kadar devletimizin gösterdiği çabalardan bahsedeceğiz. Umulur ki bu sayede boğazlar üzerindeki egemenlik haklarımızı pekiştirmek için yapılacak çalışmalar küçük siyasi kavgalara alet edilmez, vesselam…