Ihlamur ağaçlarını çok severim hele ki çiçek açtığında, mis gibi kokar doyamazsınız. Çocukluğumda Hasan Amca ekmiş ıhlamur ağaçlarımızı bizim meşhur Çınarlı sokağımıza. Kaldırımlar boyunca neredeyse birer metre aralıklarla. Mevsimi geldiğinde evimize dolar buram buram kokusu. Anlarımki haziran ayı gelmiş. Hiç şaşmaz biliyor musunuz, vaktini nasılda bilir. Kuru dallara can veren Rabbim sabırla bekleyen, kurumuş gövdesini tomurcuklara boğar bir anda. Beni de iç çekerek seyrettirir, derinlere daldırır öylece. Bazen konuşurum onlarla çocukluğumda gölgelerinde dinlendiğim günleri anlatır helallik isterim her yaprağından. Koşturup oynamalarımız gelir aklıma. Sadece benim mi yumruk gibi sıkışır boğazıma geçmiş. Yoksa bilirim hiç geri dönüşün olmadığını, ondan mı dolar gözlerim. Bazen sıkılıyorum bu kadar duygusal oluşumdan. Her baktığım ağaç, her baktığım çiçek, toprak ya da insan, mana yüklü gelir bana. Bazen çözerim o manaları bazen de öylece düşünür dururum işte. Birine kırk kişi deli demezse veli olamazmış sözü gelir aklıma yine deliliğe vururum kendimi. Kendi kendime kah şiir okur kah ağlar kah güler kah anlamsız anlamsız konuşurum. Dallarını severim, ıhlamur ağaçlarının tomurcuklarını öperim. Seneye yine buluşalım diye sözleşirim. Annemin sesini duyarım baban geldi gel artık diye. Yamacında saklanıyordum oysaki. Ben de seslensem mi baba ıhlamurlar çiçek açtığında buluşalım mı seninle diye. Gel desem gelemez misin halbuki sen de çok severdin ıhlamur ağaçlarını...

IHLAMURLAR ÇİÇEK AÇTIĞI ZAMAN

Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü.

Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü.

Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü,

Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana.

Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden

Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden

Bebekler hayta hayta yürümeden

Geleceğim diyorum, geleceğim sana.

Ne olur kesin bir takvim sorma bana Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Beklesen de olur, beklemesen de

Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende

Gecesi uzun süren karlar buzlar ülkesinde

Hangi ses yürekten çağırır beni sana.

Geleceğim diyorum, takvim sorma bana Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi

Sen bir zümrüdü ankaydın, elim tüylerine değdi.

Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?

Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana.

Kesin bir gün belirtemem, ne olur takvim sorma bana Ihlamurlar çiçek açtığı zaman,

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden.

Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben

Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden

Gemileri yaksalar da geleceğim sana.

On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana,

Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif

Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız

Ey benim alfabemdeki kadim Elif

Ne güzellik, ne de tat var baharsız

Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana

Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana, Ihlamurlar çiçek açtığı zaman,

Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan

Kimseye uğramam ben sana uğramadan

Kavlime sadığım, sadığım sana

Takvim sorup hudut çizdirme bana

Ben sana çiçeklerle geleceğim.

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Bahaettin Karakoç, ne güzel anlatmışsın üstadım.

Sadece ben değilmişim ıhlamur ağacını görüpte duygulanan, şiirlere bile meze olmuş kokusunu seven.

Seviyorum seni mis kokulum hem de dağlar kadar.

Gelsin her sevdiğim ıhlamurlar çiçek açtığı zaman babam, ninem, dedem, Hasan Amca...