Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda en önemli vesikalardan bir tanesi Misak-ı Milli’dir. Fakat zaman içerisinde milli yeminimiz herkese unutturulmuştur. Milli yeminimiz yerine milletimize “Yurtta sulh, cihanda sulh” sloganı benimsetilmiştir. Eğitim kurumlarında Türkiye üzerinde söz sahibi olmuş olan en etkili güçten yani İngiltere’nin ağırlığından doğru dürüst bahsedilmemektedir. 1947’de dünya üzerindeki hâkimiyetini kaybeden İngiltere, ABD’ye müracaat ederek Türkiye’nin kontrolünü büyük ölçüde ABD’ye bırakmıştır. Nihayet 15 Temmuz 2016 tarihinde halkın sokaklara inerek ABD tarafından beslenip büyütülen FETÖ darbecilerini yok etmesi ile bu emperyalist ülkelerin baskılarından kurtulmayı başarabilmiştik. İşte Türkiye’nin gerçek tarihini anlayabilmek için resmi tarih yalanlarını ciddiyetle tartışmak ve zorla dayatılan ezberleri bozmak gerekiyor. Bunun en kolay yolu ise Lozan’da parça parça edilen milli yeminimizin ayaklar altına alındığı gerçeğinin bilinmesi ile olacaktır. Zira Misak-ı Milli” adı verilen milli yeminimiz bozdurulmuş ve vatan toprakları komşu devletlere verilmiştir. Milli mücadele ile cephede kazandığımız başarılar ve geri aldığımız topraklar; İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan ve Gürsistan’a bırakılmıştır. Misakı Milli sınırları tamamen aleyhimize değiştirilmiştir. Sınırlarımız şu şekle sokulmuştur: İstanbul ve Çanakkale Boğazları elimizden alınarak “Boğazlar Komisyonu” adı verilen uluslararası bir kuruluşa devredilmiştir. Batı Trakya, hiçbir zaman Yunan toprağı olmadığı halde Yunanistan’a bırakılmıştır. Keza Boğaz önü adaları ve Türkiye sahillerine çok yakın adalar; Yunanistan’a verilmiştir. Uşi Anlaşması ile Osmanlı Devletine geri verilmesi gereken 12 Ada ve Rodos; İtalya’ya bırakılmıştır. Kıbrıs, İngiltere’ye kiralanmış iken Lozan’da tamamen bu devlete devredilmiştir. Halep ve İskenderun Sancağı, ahalisi Türk olduğu halde Fransa’ya bırakılmıştır. Musul ve Kerkük Mondros Mütarekesi imzalandığında askerlerimizin elinde bulunduğu halde İngiltere’ye bırakılmıştır. Ayrıca Batum, Meclis’te şehit edilen milletvekili olan Halit Karsıalan Paşa tarafından geri alındığı halde Gürcistan’a bırakılmıştır. Bu hali ile Türkiye için büyük bir hezimet olan Lozan, Sovyetler Birliği başta olmak üzere Karadeniz’e kıyısı olan devletler tarafından kısmen değiştirilmek istenmiştir. Çünkü bütün limanları yabancı savaş gemilerine açık bir vaziyette kalmıştı. 1936 Yılında Montrö anlaşması yapılarak Boğazlar komisyonu kaldırıldı ve İstanbul, Çanakkale Boğazları Türkiye’nin talebi doğrultusunda ücret alınmaması şartıyla yeniden kontrolümüze verilmiştir. Daha sonra Fransa ile anlaşmalar yaparak Hatay’ı da geri almış Lozan’da kaybettiğimiz Misakı Milli sınırlarından bir kısmına daha yeniden kavuşmuştuk. Fakat dış ilişkilerimizde İngiltere’ye bağlılığımız devam etmiştir.