Büyük bir acı, büyük bir dram mülteci sorunu. 1 milyona yakın insanın ölüm yolculuğu. Yaklaşık yarısında çoğu bebek ve çocuklardan oluşmakta. Ne kadarı kurtarılır ne kadarı suya kapılır o bilinmiyor.
Her gün kıyıya vuran ceset sayısı artmakta ve bu zulüm yolculuğundan kurtulanlar çaresizce yine kendini bu tehlikeye atmakta. Karanlık bir gecede sahil güvenliğin yardımı ile kurtarılan lastik botta çocuğunu sularda kaybeden bir annenin feryadı hiç ulaştı mı kulaklarınıza… Bu seslere dünyanın kulağı tıkalı.
Suriye’de yaşanan katliamlar bu göçü daha da artırmakta. Naylon çadırlara sığınan mülteci açlığın soğuğun ve çaresizlik korkunun içinde boğuşmakta. Ölümle yaşam arası. Yavrusunun cesetline ulaşamayan bir babanın çocuğunun oyuncağına sımsıkı sarılışının hazin portesi. Hanginizin gözünde canlanıyor bilemiyoruz… Bu nasıl bir çıkar yarışı… Ölümün kol gezdiği dünyada o cesetlerin üzerinden evine katık taşıyanlar, yumuşamayan taşlaşmış vicdanlar, ölüme bile bile kürek çeken milyonlarca mazlum… Yeni umut yeni yaşam hayali. Oysa batı sürekli yeni planlar peşinde. Sürekli yığılmalar çoğalıyor. Yaptıkları büyük bir yanlışın ayaklarına dolanmış hali. Kirli bir oyunun en masum oyuncuları… Evet, batının kötü notu, insanlıkta sınıfta kalışı. Her gittikleri yerde eşitlik insanlık demokrasi dersi verenlerin sınıfta kalışı…  Hep bu görüntüler… Gözleri farklı yönlere bakmakta. Yıktıkları bir dünyanın kalıntılarını umursamayan bir grup. Onların yaşamak için verdiği mücadele insanlık adına tam bir utanç! Çaresiz masum korku dolu bakışlar… Bugün kurtuldu yarın yine deneyecek. Kaçı ölür kaçı kurtulur onlar müzakereleri barış görüşmelerini sürdürürken. Suriye’de Akdeniz’de kaç insan daha ölür. Onlar toplantı süresin uzatır. Oysa cellatları sürekli mazlumların peşinde. Bir kayaya sıkışmış 3 yaşındaki bir çocuğun ölü bedeni.
Peki, kaçı kayıp kim bilir. Karşı kıyıya ulaşınca aynı çaresizlik devam etmekte. Birçok ülkeyi, birçok ölüm engelini aşıp Almanya ve İsveç’e ulaşanlar kendilerine istedikleri geleceği kurabilecekler mi? Kamuoyunda her gün üzerlerinde farklı bir yorum üretenler ne kadar huzur verirler.
Şunu unutmayalım ki Suriyelileri dünyada Türkiye gibi kucaklayan, koruyan başka bir ülke yok. İhaleyi Türkiye’nin sırtına yıkmak için türlü türlü politik oyunlar oynayanlar hala o çaresiz insanları ülkeden kovmak için tuzaklar kuranlar var. Bu soğuk kış aylarında elinde avucunda olmayan açlık ve soğuk ile mücadele edenler için neler yapılıyor? Önlerinde kaç kış daha var? Kaç kez daha ölüme kürek çekecekler? Kaç ölü ceset daha vuracak kıyılara? Kaç beden daha mavi ölüme karşı kulaç vuracak? Peki, hani elini uzatanlar…  Hani ellerinden varını yoğunu alanlar…  Ellerini uzatıyorlar mı?
Birçoğumuz bu büyük açının farkında değil. Birçoğu duyarsız, gözleri kapalı, kulakları tıkalı… Binlerce mülteci kapılarına dayanınca etekleri tutuşan Avrupa nasıl kafamızdan salarız diye farklı planlar yürütmekte. Acının dramın büyüdüğünü görünce, sorun büyüdükçe, duyarlı insanların kulaklarına ilişince artık yavaştan da olsa bazı gelişme göstermekte. Onların yüreklerinin yumuşaması için birçok Aylin bebek daha karaya cansız vurmalı. Her vuran cesedin tesiri maalesef kısa süreli.
Ülkelerinden kaçmak zorunda kalan binlerce savunmasız erkek kadın ve çocuk umutlarına ulaşmak için akıl almaz zorluklara katlanıyor. Birçok insanın asla cesaret edemeyeceği bir yolculuğa çıkmaktalar.  Bunların bir kısmı kıyıya ulaşırken bir diğer kısmı denizlerde boğulmakta ve boğulan her ceset Avrupa’nın utanç kaynağı… Onlar için kara bir leke.
Gün geçtikçe daha çok zorlaşan bir yaşam… Ölüme kürek çeken daha çok insan… Yaşam mücadelesi gün geçtikçe zorlaşıyor… Zaman aleyhlerinde, konuşulanlar ise hiç bir yarayı sarmıyor!
Kıyıya vuran bebekler belki gözünüze batar… O cesetler insanlık dersi veren Batının kıyılarına ulaşır… O cansız cesetler de insanlığın neresinde olduğunu hatırlarlar.