İnsan hiçbir sorumluluğunun olmadığı yanılsamasına düşüyor bazen dünyada. Mükafatın olduğunu bildiğimiz yaşamımızın sonunda bir koca son olacağını unutur kimi zaman. Ancak kimi zamanda inanmadığı yolda neden elem çekeceğini de sorgular olmuştur. Unutmamak gerekir ki, ödülün olduğu yerde cezanın da var olduğu bir nizamdır artık.

Yaptıklarının sorgulanmayacağını yapabileceği yanılgısına düşüyor insan bazen. Ve bazen her türlü haltı yapabileceği ve bunun bir cezai müeyyidesinin olmayacağı hatasına düşer. Hatasına düşer diyorum çünkü, yeryüzüne gönderildiğimiz günden kıyametin kopacağı ana kadar sınav sürecinin içerisindeyiz. Ve kimi zaman bu sınavdan kalıyoruz…

Sorumsuzluk böyle bir şey belki de. Belki de bu sorumluluklardan kaçmaktır. Bu işin sonu hem zorunluluk hem de sorun ile son bulmaktadır aslında, farkında değiliz sadece o kadar.

Kabiliyeti gereği insan birçok işin üstesinden gelebilir donanıma sahiptir. Fil hakikat bu gereksinimleri bedenen sahip olsa da yaşamı boyunca edindikleri birtakım bilgelikler de olmuştur. Gerek maddi gerek manevi gerekse insan gücü denilen kuvvetten dahi bahsetmek mümkün.

Belki de en hazin tarafı da bu ya olayın. İnsan bildikçe cahil kalıyor, öğrendikçe alçalıyor. Neden mi? Sorunun yanıtının insanın benliğinde gizlendiği açık. Marifet onu bulmaktır.

Yığınlar yaptık hayatımızın belirli noktalarına. Bu yığınlara anlam yükleyelim derken anlamsızlaştırdık bunca alemi. Artık, anlamsızlaşıyor yaptığımız bütün işler. Hayatımızda anlamsızlaşan işlere anlam yükleyip uğraşıyoruz. Başta hata yapıyoruz. Bazen hayatımızda yer eden önemli hususlara dokunmamamız gerekir. İnanç gibi. Hak gibi. Hakikat gibi. Bu ne elzem uğraşası bir durum! Girdap adeta. Debelenip duruyoruz sonra dairenin içerisinde.

Yaptığımız sorumsuz işlerin arkasından aidiyetsiz duygusunu doğurdu. Karaktersizlik de arkasından koşarak geliyor. Fütursuzca yaşamak sahi böyle bir şey mi? Sonrası meçhul bir boşluğa doğrudan ilerlemek gibi mi?

Olayı farklı açıdan mı düşünmek gerekir bilinmez. Biz kendi sorularımıza ve sorunlarımıza doğru cevap veremeden hayatımızı içerisinde yer alan soruları temeli boş yanıtlar vermeye devam edeceğiz. Yanıtları günbegün artan soruları bir kenara bırakıp büyük sınava hazırlanmak gayesiyle gönderilmişken dünyaya…

“Arayanlar bulamaz ama bulanlar arayanlardır” sözü ne de çok doğru. Biz daha henüz ne olduğumuzu bilmeden soru(n)ların içerisinde bulduk kendimizi. Tabuları yıkarak elde edilecek hakikatin farkındayız evet ancak bunu bile bile kabullenme iç güdüsü ket vurmaktadır önümüze.