Kuran’da kıyametten önce Yecüc ve Mecüc adı altında “Yeryüzünde fesat ve ifsat çıkaran, yıkıp, yakıp, öldüren bir topluluk” ve Hadis-i şeriflerde ise, “Ye’cüc Me’cüc fitne fesat ve katliam yapan bir kavim” olarak ifade edilmektedir. Hatta o kadar büyük katliamlar yaparlar ki “dünya yaşanmaz” hale gelecektir.
İşte Fransa’da Kamyoneti ile masum sivilleri katleden kişi bu kavmin en basit örneklerinden olup dünyayı ateşe verecek dehşetli bir istilanın habercisidir.
Bu kavim üyeleri belirli bir milletten olmayıp dini inancı çok farklı olabilir. Bir bakarsınız İsrailli bir kişi bir de bakarsınız Amerikalı bir zenci. Belirli bir topluluk olarak ortaya çıkmadıkları için nereden gelecekleri, hangi kılık ve kıyafette olacakları ve ne zaman saldıracakları bilinmez. İşte işleri fitne ve tahrip olduğu için büyük görünürler ve kıyamet alametleri arasında yer almışlardır.
Bediüzzaman diğer İslam alimlerinin bu dehşetli taifeden verdikleri haberleri ileri bir noktaya taşıyarak bir çok ihtilâfı gidermiştir. “Ye’cüc ve Me’cüc, bozguncu, yıkıcı, fesatçı, medeniyet ve huzur toplumlarının eceli hükmünde Allah’ın mahlûkâtından iki taifedir”, demiştir. Ye’cüc  ve Me’cüc tarif edilirken “anarşi, bozgunculuk, merhametsizlik, vicdansızlık ve canavarca hareket eden bir topluluk olarak vasıflandırılır. Bunun sebebini de “kalb-i insanîden hürmet ve merhamet çıkarsa, o insan vahşi canavar bir insan olur” denilerek bu kavmin özelliklerinden bahseder. İşarat’ül İcaz adlı eserde, “Bir insanın kalbinde anarşik temayüller inkişaf ederse, artık o insan zevk ve lezzetini merhametsizce tahrip ve bozmakta bulur” ifadesi yer alır. Ayrıca bu konuda “seddin inhidamı, yerin sakalına bir beyaz düşmek ve oğlu olan nev-i beşer de ihtiyar olmasına bir alamettir.” şeklinde özetlenmiştir. Yani, seddin yıkılışını dünyanın ömrünün son zamanlarında görülecek bir durum olarak yorumlamıştır. Hatta bu durumu anlatabilmek için, yer insana benzetilerek seddin inhidamı “ihtiyarlıktan bir buruşukluktur” şeklinde tanımlanmıştır.
Kuran’da “Sedd-i Zilkarneynin tahribi ile Yecüc ve Mecüc’ün yeryüzünü fesada vermesi” Kehf suresinde geçer 94. Ayet meali: “Dediler ki: “Ey Zu’l-Karneyn, gerçekten Ye’cuc ve Me’cuc, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar, bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi?” şeklindedir. 
Bu seddin sadece külliyetinden bir ferdinin Çin Seddi olduğu İslam alimlerince beyan edilerek şu tespitler yapılmıştır. Kur’ân’ın küllî ve geniş olayları birer örnekte nazarlara sunduğunu, buradan hâdisenin benzerlerine intikal edilmesinin ve belli hisseler çıkarılmasının aklen daha kolay olacağı ifade edilmiştir. Kur’ân’ın kıssalarından hisse alınması gerektiği, bu kıssaların Kur’ân’ın maksatlarına münâsip noktalarının seçilerek hayat ukdeleri hükmünde ana maksada bağlanması luzumundan bahsedilmektedir. Burada önemli olan hususun, hâdisenin detaylandırılması değil, hisse alınması olduğu vurgulanmıştır. Ye’cüc ve Me’cüc ile Sedd-i Zülkarneyn hadisesi, küllî efrâdı içerisinde bir ferdi teşkil eder.  Meselâ Ye’cüc ve Me’cüc’ün bozguncu ve şerîr sıfatlarıyla kıyâmete yakın yeniden çıkacağının ve dünyayı fesada boğacağı da sahih rivâyetlerde yer almıştır. 
Sedd-i Zülkarneyn hakkındaki bilgiler de müfessirler tarafından farklı yorumlanmıştır. Bunlar arasında “sedd-i Çin”, “başka yerde cebelleşmiş(dağlaşmış)”, “sedd-i mahfi  (gizli) olduğu, inkılap ve ahval-i alemsetreylemiştir (örtmüştür)” yorumlarını yapanlar vardır. Çin seddinin Sedd-i Zülkarneyn kabul edilmesine cevaz verilebilir. Bu set “müeyyed min indillah (Allah indinde makbul sayılan )” bir zat tarafından inşa olunmuş, ehl-i medeniyeti ehl-i bedeviyetin şerlerinden korumuştur. Bu vahşi kabilelerden bir kısmı, Avrupa’yı herc ü merc ettiği gibi, aynı şekilde Moğollar da Asya’yı zir ü zeber etmiştir.