Muavenet adlı gemimizin vurulmasının ardından Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in uçağının düşürülmesi ve faali meçhul cinayetler dönemi başladı. Bunların hepsi ABD’nin kalleşçe oyunlarıdır. 
Eşref Bitlis Paşa’nın öldürülmesi olayında da kaza olmayacak şekilde büyük iddialar vardır. Orada şehid olan bir orgeneraldir. Fakat farklı bir paşadır o. Yoksa şehit edilmezdi.
Eşref Bitlis Paşa şehid edildiğinde medya niçin suskun kaldı? Bunu anlamak mümkün değil. Ben anlayamıyorum. Bazı olayların üzerini örtmek için komplo teorisi tarzında yaklaşımlar sergileniyor. Burada bahsettiğimiz konular, kesinlikle komplo teorisiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan, Türk dış politika ve askerî politika sahasındaki acı verici, unutulmaz olaylardır. Sonuçta komplo terorisi değil, ortada şehit olan askerler vardır. Birisi Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis ve biri Muhrip komutanı ki—bu askerin amiral olma şansı—çok yüksekti. Muhrip komutanları geleceği parlak subaylardan seçilir. Maalesef bu insanlar Amerika’nın politikası sonucu şehid edilmiş insanlardır. Ne yazık ki, medyada silâhlı kuvvetlerde bu acı cinayetler, komplo teorisi demiyorum, “cinayetler” ört bas edilmiştir. Bütün bunlar üstü örtülmüş cinayetlerdir. Aynı darbeci faşistlerin tertiplemiş olduğu bazı cinayetler gibi....
İşin kötüsü sonuçta Amerika istediği hedeflere ulaşmış kaza sonucu bize maalesef sitimli gemileri dayatmıştır. Kitabımda bu bilgilere de yer veriyorum. 9 tane almak istemediğimiz “Knox” sınıfı gemiyi aldık. Ki bunların teknolojisi eskiydi. Sitimliydi en azından. Biz dizel tahrikli “Perry” Klas gemilerden almak istiyorduk. Bir yerde bu olayın sebeplerinden bir tanesi de bu gemileri almak istemeyişimizdir. 
Amerika’ya gemi alımıyla ilgili olarak giden Türk heyeti döner dönmez gemimiz vuruldu. Yani “Sen kim oluyorsun. Sen benim verdiğimi ancak alabilirsin. Senin söz hakkın yok” anlamına gelen bir baskı, bir gözdağı olayıdır. Muavenet ve Eşref Bitlis cinayetleri aynı kalleşler tarafından yapılmıştır. Bu konunun üzerindeki örtünün çekilmesi büyük hayırlara vesile olacaktır. Çünkü üstünü örte örte cinayetler dağları aşmıştır.
Kısaca Türkiye’ye Çekiç Güce karşı başlattığı bu direnişi durdurması için bir mesaj verilmiş ve zorla kabul ettirilmiştir. İsterseniz kitabımda yer verdiğim hususları burada da dile getireyim.  Bir kere kaza nasıl olabilir? Atış yapılacaktır. Gerekli talimnameler çıkarılır. Ki ben denizciyim. Şu anda da bu işi yapıyorum. Atış yapılmadan önce denizcilere ilanlar yayınlanır. Buna göre atış yapılacak bu bölgeye ticaret gemilerinin girmemesi için tedbirler alınır. Bu durum aylar öncesinden belirlenir. Koordinatları belirlenen bölgeye gemilerin girişleri çıkışları yasaklanır. Bu birçok seyirle ilgili yayınlarda dile getirilir. Haritalarda dahi pilotlanır (işaretlenir) belirtilirdi. Bir kere böyle bir planlı atış yok. Atış olsa,”atışta mermi hedefinden şaştı, hata oluştu, kaza ile mermi dost gemiyi vurdu” denilebilir. Böyle bir atış söz konusu değil. Bu birincisi. İkincisi ise iki tane mermi atılıyor. Birincisine kaza oldu diyelim. Yahu bunlar iki tane. “Ah” kolum çarptı gibi bir söz konusu olup kaza da olamaz.  Çünkü teknik olarak böyle bir şey mümkün değil.