Cennet, mü’minler için hazırlanmış ebedi mutluluk yurdudur. Cennet, mükemmel bir yerdir. Peygamberlerin davetine uyarak iman edip, kulluk vazifelerini elden geldiği kadar güzel bir şekilde yapan kişiler için hazırlanmış bir huzur ve mutluluk mekânıdır. Yü­ce Allah, ahirette mü’minleri ebedî kalmak üzere Cennet’le mükâfatlandıracaktır. Cennet, Yüce Allah’ın, mü’min kulları için sayısız nimetlerle süslediği huzur ve mutluluk yeridir. Cennet, bu dünyada yapılan iyiliklere ahirette Allah tarafından verilen mükâfattır. Cennet’e giren, orada istediği her nimeti bulacak ve üzüntü, stres, korku, sıkıntı görmeyecek ve devamlı mutlu, huzurlu bir hayat yaşayacaktır. Mü’minlerin en büyük arzusu ve amacı da bu mükâfata, mutluluğa kavuşmaktır.

İnsanlar Allah’a kulluk etmek için yaratılmıştır. Bu yapmaları gere­ken kulluk görevlerini yapanlar. Yani Allah’ın em­rettiklerini yapıp yasak ettikleri günahlardan sakınanlar Cennet’e gireceklerdir. “Rablerine karşı gelmekten (insanlara zulüm etmekten, günah işlemekten) sakınanlar bölük bölük Cennet’e sevk edilirler. Cennet’e vardıklarında kapılar açılır ve Cennet bekçileri onlara şöyle der: Size selam olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi, ebedi kalmak üzere Cennet’e giriniz” (Zümer, 39/73) denilecektir. “İman edip yararlı iş yapanlara gelince, onlar da Cennetliktir­ler. Onlar orada devamlı kalacaklardır.” (Bakara, 2/82)

Cennet nimetlerini dünya ölçüleriyle tarif etmek mümkün değildir. Allah Teâlâ bunu ayetinde şöyle bildirmiştir: “Yaptıklarına karşılık olarak Allah katında onlar için göz aydınlığı olacak ne mükâfatların saklandığını hiç kimse bilemez.” (Secde, 32/17) Cennet nimetlerinin insanın akıl ve hayalinin almayacağı gü­zellikte olduğunu bir hadis-i kudsîde’den Ra­sûlullah (s.a.v.) şöyle ifâde eder: “Aziz ve Celil olan Allah: ‘Ben iyi kullarım için Cennette hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve insanın kalbinden bile geçmeyen nimetler hazırladım’ buyurdu.” (Müslim, Cennet 2-4) Yine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyur­muştur: “Cennet ehli, Cennete girdiklerinde bir münâdî şöyle der: ‘Şüphe yok ki, siz Cennette ebedî yaşayacak ve hiç ölmeyeceksi­niz. Hastalanmayacak ve daima sıhhatli bulunacak, ihtiyarlamaya­cak, ebedî genç kalacaksınız; sonsuz nimetlere mazhar olacak ve hiçbir zaman hüzün (acı) ve keder, sıkıntı görmeyeceksiniz.” (Müslim, Cennet 22)

Gerçek mutluluk dünyada değil; ahirette, Cennettedir. “Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. (Asıl hayat, dünya hayatı değil) âhiret hayatı; işte asıl hayat odur. Keşke bilselerdi!” (Ankebût, 29/64); “Âhirete nazaran dünyanın değeri, ancak sizden birinizin parmağını denize daldırmasına ben­zer. Parmağı ile denizden aldığı suyu göz önüne getirsin.” (Müslim, Cennet 55).

Dünya hayatı­nın âhiret hayatı yanında ne kadar az, ne kadar değersiz olduğunu ayet ve hadis bildiriyor. Bazı kişiler, sanki dünya hayatından başka yaşam yokmuş gibi, dünya yaşamına kendisini kaptırarak zevkler, keyifler içinde yaşa­mına devam ederler. Geçici, fâni dünyanın câzibesine aldanıp Allah’a kulluğu terk ederler, günah işlemeye devam ederler. Dünya hayatının nimetleri gecicidir ve her an bir üzücü olayla karşılaşmak söz konusudur. Ahirette nimetler devamlıdır, orada sorun yok, üzüntü yok, sadece sevinç ve mutluluk var. Asıl mutlu olunacak yer Cennet olduğuna göre, gecici dünya yaşamına aldanıp ahireti, Ceneti unutup dünya yaşamına dalmak, ibadetleri (namazı, orucu, zekâtı, haccı) terk etmek ve günah işlemek akıl kârı değildir. Bu gerçeği bilenler ve buna inananlar ahirete yatırım yapmayı ihmal etmezler, Allah’ın emir ve yasakalarına titizlikle uyarlar. İbadetlerini yaparlar, güzel ahlak sahibi olmaya çalışırlar ve günahlardan sakınırlar. Aksi halde, kişiler kendilerine yazık etmiş olurlar.

Cennetin zıttı, cehennemdirCehennem; derin kuyu, ahirette kâfir ve günahkâr kimselerin azap çekecekleri ceza yeri. Kur'an-ı Kerîm'de inanan ve güzel amel işleyen kimselere Cennet vaad edildiği gibi (Kehf 18/107) kâfir, müşrik, zalim ve günahkâr kimselere de Cehennem vaad edilmiştir. Kâfir, münâfık ve müşrikler Cehennem'de ebedî kalırlar, orada ölmezler ve azabları hafifletilmez. “Sizden, kim dininden döner ve kâfir olarak ölürse, işte onların dünya ve ahirette amelleri boşa gitmiştir. İşte cehennemlikler olanlardır onlar, orada ebedi olarak kalacaklardır.” (Bakara 2/217) Tövbe etmeden günahkâr olarak ölen mü’minler ise, Peygamberimiz'in hadislerinde de bildirildiği gibi, günahkâr mü'minler, cehennemde ebedî kalmayacaklar, cezalarını çektikten sonra cennete konulacaklardır. (Buhâri, Rikak 51)

Ateş, insan cismine çok büyük acı ve ızdırap verdiği için ahirette kâfir ve münâfık ve günahkârların cezası ateşle verilecektir. “Doğrusu o (Cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir.” (Meâric, 70/15) Cehennem azap yeridir. “Kim Allah'a ve Rasülü'ne karşı gelirse, bilsin ki ona (kendisi gibilerle birlikte) içinde ebedî kalacakları Cehennem ateşi vardır." (Cin, 72/23) Kâfirlerin, müşriklerin, münâfıkların ve günahkârların âhirette çekecekleri azâbın ne kadar şiddetli ve korkunç olduğu âyetlerden anlaşılmaktadır. Cehennemin çok şiddetli bir azap yeri olduğundan Rabbimiz on­dan korunmamız için bizleri uyarmaktadır: “Ey iman edenler kendinizi ve yakınlarınızı ateşten (Cehen­nemden) koruyun.” (Tahrîm, 66/6)

Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Onlar suçlulara sorarlar: Sizi Cehennemine sürükleyen nedir? Suçlular şöyle cevap verirler: "Biz namaz kılanlardan değildik” (Müddessir, 74/40-43). Hz. Peygamber (s.a.v) de şöyle buyurmuştur: “Bilerek namazı terk eden kimseden Allah ve Rasulünün zimmeti kalkar" (Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 238). Bu izahlardan da namaz kılmanın önemi ve namazı terk etmenin cezası ve zararı anlaşılmaktadır. 

Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Cennet nefse hoş gel­meyen şeylerle ihâta edilip kuşatılmıştır. Cehennem de nefsin şeh­vetleriyle (nefse hoş gelen şeylerle) kuşatılmıştır.” (Buhârî, Rikak 28; “Ben Cehennem gibi acâyip bir şey görmedim; insanlar ‘ondan (korkarız) kaçarız’ derler, ama kaygısız yaşıyorlar. Yine Cen­net gibi acâyip bir şey görmedim; ‘insanlar ‘onu isteriz’ derler, hem de, kulluk görevlerini terk ediyorlar.” (Tirmizî, Cehennem 10); “Allah, Çennete giren herkese daha çok şükretmesi için günah işleseydi Cehennemde nasıl bir yere gideceğini gösterir. Cehenneme giren kimse de, hasretini artırması için dünyada iyilik yapsaydı, Cennette nasıl bir yere gideceğini gösterir.” (Buhari, Rikak 51) Bu açıdan da mü’min, korku ve ümit içerisinde hayatını sürdürmelidir. “(Cehennem) içinde olanlar (şöyle çığlık atacaklar): ‘Rabbi­miz bizi buradan çıkar. Dünyada yaptığımız (küfür, şirk isyan ve kötülükler, yanlışlıklar, zulümler, haksızlıklar, ahlâksızlıklar, hırsızlıklar)dan başka sâlih bir amelde bulunalım (emirlerine uyup yasaklarından sakınalım).’ ‘Size orada (dünyada) öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Sizi uyarıp korkutan da (peygamber de) gelmişti. Öyleyse (azâbı) tadın’ buyrulacaktır.” (Fâtır, 35/37)

Allah’ın emrettiklerini yapıp, yasaklarından sakınanların Cen­nete, Allah’ın emirlerine aykırı hareket edenlerin de Cehenneme gideceğini bildirmektedir: “Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini, inanıp iyi ameller işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü (yanlış) hüküm veriyorlar! Her­kes kazancına göre (ne yapıyorsa) karşılık görür. Onlara haksızlık edilmez.” (Câsiye, 45/21-22) Âyetlerden de anlaşıldığı gibi İslâm’ın emirlerini yerine geti­renlerle getirmeyenler bir değildir. Allah’ın emirlerini yerine geti­renler mukâfât olarak Cennete girecek; yerine getirmeyenler de ceza olarak Cehenneme gireceklerdir; bu kadar açık ve nettir. “Kâ­firler için hazırlanmış ateşten sakının” (Âl-i İmrân, 3/131) buyurarak Yüce Allah bizleri uyarıyor. Âhirette “bizim Cehennem ateşinden haberimiz yoktu, yaptığımız kötülüklerden haksızlıklardan, ahlâksızlıklardan, haramlardan ve günahlardan dolayı ceza çekecek miydik?” deme hakkı olmayacak. Çünkü Rabbimiz apaçık bir şekilde Kur’ân-ı Kerim’de, bu gerçekleri bildirilmektedir. “Kim sâlih bir amelle (iyi işlerde) bulunursa, kendi lehinedir, kim de kötülük (İslâm’a aykırı hareket) ederse, o da kendi aleyhi­nedir (zararınadır). Senin Rabbin (Allah) kullara zulmedici değil­dir” (Fussilet, 41/46)

Âhirette mazeret kabul edilmeyecektir. Çünkü gerçekler apaçık bir şekilde Kur’an’da bildirilmiştir. Cehennem kâfirler için hazırlanmıştır, fakat mü’minlerin de bu Cehennemden korunması gerektiği bildirilmektedir. “Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan, Allah’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın” (Lokman, 31/33); “O halde gücünüz yettiği kadar Allah’tan korkun; (emirlerini) dinleyin, itaat edin.” (Teğâbün, 64/16) Âyet-i Kerime’de açıkça bildirildiği gibi, Allah’ın emrettiklerini yaparak, yasak ettiklerinden kaçınarak Cehennem ateşinden ko­runmaya çalışalım. Beş dakika sigara ateşine tahammül edemeyen insanlar, Cehennem ateşine nasıl dayanacak? Ona göre iyi düşü­nüp kendimize yazık etmiyelim, İslâm’ın prensiplerine bağlı kalmaya çalışalım.

Yüce Allah şöyle buyurur: “Onlar (zalimler) için Cehennem ateşinden döşekler, üstlerine de örtüler vardır. İşte zalimleri böyle cezalandırırız!” (A’raf, 7/41) Zalim İsrail yönetimi, Filistinli sivil halka yaptıkları zulümlerin, katliamların cezasını dünya ve ahrette görür. Zalimlerin yaptıkları zulümler yanlarına kâr kalmaz. Çünkü Cennet ucuz değil, Cehennem de lüzumsuz değildir!