Tüm ilişkiler çok güzel başlıyor. 
İki taraftan birinin psikolojik oyun teklifini diğeri kabul ediyor.Her iki tarafta başlangıçta oldukça asil, kendince düşünceli, eğlenceli...
Yavaş yavaş ne giydin? neredesin? kimlesin? sorgulamaları başlıyor. 
Bu durum şunu yapma! oraya gitme! şunla görüşme! baskısı ile devam edince ilişki, “keyif” boyutundan çıkıyor ve itaat etme/ettirme evresine geçiliyor.
Bu evrede ağlamalar, krizler, gerginlikler ve şiddet artıyor. Kişi “aslında kıskanılmak hoşuma gidiyor” yalanının arkasına saklanarak istemediği bir hayatı yaşamaya başlıyor.
Bu zamanlarda kişi ne istediğini bilmiyor, karar vermekten kaçıyor, yaşamayı istediği hayattan tavizler vermeye başlıyor. Karar vermeyi başaranlar kısa bir sarsılmadan sonra iyileşiyor.
İstediği hayatı yaşayamaması, kişiyi bir taraftan öfkeli yaparken bir taraftan da yeni arayışlara itiyor. Örneğin trafikte, iş yerinde, okulda, sosyal çevrenizde, sürekli öfkeli insanlarla karşılaşıyorsanız, anlayın ki hayatlarında bir şeyler, istedikleri gibi gitmiyor.
Kişi içinde olduğu bu durumdan bir an olsun uzaklaşmak için, yeni psikolojik oyuna başlayacağı insanları aramaya başlıyor, algılarını hep açık tutuyor Arayışlar sonuç verdiğinde ise bu sefer geçmişi bırakamıyor. Sorumluluk, bağımlılık gibi gerekçelerle, bir taraftan geçmişi hayatından çıkaramazken bir taraftan yeniyi denemek istiyor. 
Aldatmalar ve ayrılmalar genellikle bu evrede başlıyor. 
Bu durumlardan en fazla etkilenen kişiler, “neden hep sorunlu insanları çekiyorum kendime” diye sızlanıp duruyor.
Hayatınızda bu döngünün farkına varmadığınız sürece, yeni seçeceğiniz hayatın, sonuçları da aynı eskisi gibi olacaktır. 
Peki, bu olumsuz döngüden çıkmak için ne yapmak gereklidir?
Sadeleşin!!!