Hz. Ebû Bekir (r.a.)'in rivayet ettiği şu hadis-i şerif de meseleyi açıklığa kavuşturmaktadır:"Kim babasının veya anasının veya bunlardan birisinin kabrini Cuma günü ziyaret ederek orada Yasin Sûresini okursa, Allah kabir sahibini bağışlar.
Ölen kimse, kabrinin içinde boğulmak üzere olup da imdat isteyen kimse gibidir. Babasından yahut kardeşinden veya dostundan kendisine ulaşacak duayı beklemektedir. Nihayet dua kendisine ulaştığında bu duanın sevabı ona dünya ve dünyada bulunan her şeyden daha kıymetli olur. Muhakkak ki, hayatta olanların ölüler için hediyeleri dua ve istiğfardır.
Şafii ve Hanbelî mezhebine göre, kişinin kendi kabri üzerinde Kur’an okumayı vasiyet etmesi caizdir. Çünkü şu üç durumda Kur’an okumanın sevabı ölüye ulaşır: Kabrin yanında okumak, okumadan sonra dua etmek, sevabını ölünün ruhuna niyet ederek okumak.
Bazı Şafii alimlerine göre, kabrin sahibi, -arkasından dua okunsun, okunmasın- kabri üzerinde okunan Kur’an sevabından faydalanır.
Yukarıda vermiş olduğumuz kaynaklar ışığında meseleye baktığımız zaman, ölüler üzerine Kur’an ve Yasin okumanın caiz olmaktan öte ne kadar güzel ve rahatlatıcı bir amel olduğunu görmek mümkündür. Ayrıca Şafi uleması bu ameli caiz ve makbul görmektedir. Elbette mezhepsiz ilahiyatçıların bu konudaki söz ve açıklamaları muteber değildir siz de ciddiye almayınız. 
Yine dini eserlerden geçen bir ifadeden yola çıkarsak "Fâtır-ı Hakim nasıl ki, unsur-u havayı; kelimelerin, berk (şimşek) gibi intişarlarına ve tekessürlerine (yayılma ve çoğalmalarına) bir mezraa (tarla) ve bir vasıta yapmış ve radyo vasıtasıyla bir minarede okunan ezan-ı Muhammedi (a.s.m.) umum yerlerde ve umum insanlara aynı anda yetiştirmek gibi; öyle de okunan bir Fatiha dahi, meselâ, umum ehl-i imanın emvâtına (ölülerine) aynı anda yetiştirmek için hadsiz kudret ve nihayetsiz hikmetiyle manevî âlemde, mânevî havada çok manevî elektrikleri, manevî radyoları sermiş, serpmiş; fıtri telsiz telefonlarda istihdam ediyor, çalıştırıyor." 
"Hem nasıl ki, bir lamba yansa, mukabilindeki binler aynaya, her birine tam bir lâmba olur. Aynen öyle de, Yâsin-i Şerif okunsa, milyonlar ruhlara hediye edilse, her birine tam bir Yâsin-i Şerif düşer” demektedir. İşte bu örnekler ile anlaşılmıştır ki Kuran’ı okumak tek bir sözle kalmaz binler milyonlar kere çoğalabilir. Yeter ki Allah rızasını esas alıp ona çalışmak şartıyla…
Kur’ân okumanın, öğrenmenin ve öğretmenin hikmetlerine dair daha pek çok hadis-i şerif bulunmaktadır. Peygamber Efendimiz (asm), hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Sizin hayırlınız, Kur’ân’ı öğrenen ve onu öğretendir”
“Bu Kur’ân’ı öğreniniz. Çünkü onun tilâvet edeceğiniz her harfine karşılık on hasene ile me’cur olur, mükâfatlandırılırsınız.”Hafızların kazancı ise daha başkadır. 
Bakın bu konudaki bir hadiste ne buyuruluyor:“Kim Kur’ân okur, onu ezberler, onun helâlini helâl, haramını haram kılarsa, Allah o kimseyi bu amelinden dolayı cennete koyar ve kendisini ev halkından on kişinin her biri için de şefaatçi kılar.”