Bu ahlaksız ve müttefiklik ilişkilerine sığmayan davranışlardan sonraki zamanlarda da geri durmadılar. Son zamanlarda yaptıkları en çirkin işlerin bir kısmı şunlardır: 1. FETÖ’nün lideri Feto’yu açık suç delillerine rağmen iade etmediler. 2. PKK’nın Suriye’nin Kuzeyinde devlet kurması için binlerce TIR ve uçakla yardım ettiler. 3. Türkiye’nin Suriye’ye girmesine ramak kala ABD Başkanı Trump aracılığı ile “Suriye’den çekiliyoruz” diye resmen yalan söyleyerek harekatımızı önlediler. 4. Devletin yönettiği Halk Bankası yöneticisini hukuksuz bir şekilde hapse atarak suç isnadında bulunarak eşkiyalık yaptılar. 5. Papaz Bronson isimli CIA ajanını “esirlikten kurtarıldı” diyerek ülkemizi aşağıladılar. 6. 15 Temmuz darbesini açıkça destekleyip delillerin karartılması için her türlü hukuksuzluğa imza attılar. 7. Özellikle kredi derecelendirme kuruluşlarına baskı yaparak Türk Lirasının aşırı derecede düşürülmesine ve bu sayede kriz meydana getirilmesine çalıştılar. 8. Ülkemiz vatandaşlarına vize yasağı uygulayarak serbest dolaşımı- na engel olmaya çalıştılar. 9. Doğu Akdeniz’de açıkça Rum tarafını destekleyerek dostluk ilişkilerini ayaklar altına aldılar. Ve dahi bildiğimiz-bilmediğimiz daha nice ayak oyunları ile düşmanca hareket etmekten hiç vazgeçmediler. Son olarak da ortak üretim yaptığımız uçaklara el koyarak savunmamıza darbe vurmaya çalıştılar. Daha önceki yazılarımızda büyük devlete yakışır bir politika uygulanması gerektiğinden bahsetmiş reaktif değil proaktif tedbirlere başvurulmasını istemiştik. İşte şimdi eski politikalardan vazgeçilerek büyük bir devlet gibi davranmamız gerektiği daha iyi anlaşılmaktadır. Bölgenin en güçlü devleti olduğumuza yakışır şekilde ABD’nin üs ve tesislerini kapatarak ABD’yi cezalandırmamız gerekmektedir. Eğer bunu yapmaz isek hiç şüphe etmeyiniz ki ABD’nin ahlaksız ve alçakça saldırı- ları artarak devam edecektir. Kamuoyu önüne çıkan birçok gazeteci ve akademisyen devamlı surette ABD ile ilişkileri iyi tutmanın gereğinden bahsetmektedirler. Hatta bu sayede ABD yaptırımlarının hafifletileceğinden dem vurarak aklı sıra ülkemize ayar vermeye çalışıyorlar. Utanmasalar savunmamızı güçlendirdik diye aldığımız S400 füzeleri yüzünden ABD’den özür dilememiz gerektiğini söyleyecekler. Bu aşağılık kompleksine sahip kişilerin çoğu Sabetaist kökenli veya ekmeğini yiyenlerdir. Milli duygulardan ve İslam’ın izzetinden mahrum olup Yahudi sermayesi ile semirtilen kişiler olduğu daha önceki tavırlarından da anlaşılmaktadır. Hala bunlara yüz veren ve her durumda kamu kurumları ve üniversiteler aracılığı ile şımartmakta olanlara çok sözüm vardır. Lakin şimdilik bir kez daha ikaz etmek istiyorum. Sabetay Yahudilerini devlet kadrolarına doldurarak ülke yararına bir iş yapamazsınız. Yılan vazifesini yapar. Fırsatını bulduğu anda zehrini akıtacaktır. Eğer milli politikalar geliştirmek yerine bunların Batıya karşı ezik; Müslüman dünyasına karşı küstah politikalarını hayata geçirirseniz ilk seçimde halkın tokadını yiyeceğinizden şüphe duymayınız. ABD üs ve askeri tesislerini kapattıktan ve yürürlükte olan anlaşmaları askıya aldıktan sonra tahkim mahkemelerinde gasp edilen paralarımızın hesabını sormak hükümetin görevidir. Bu arada bölge ülkeleri ile iyi ilişkiler kurmaya özen gösterilmelidir. Rusya’nın bağımlısı olmuş ve sözünden çıkmayan Suriye ile olmasa da Mısır ile ilişkilerimizi yeniden kurmak zorunluluğumuz vardır. Birden olmasa da orta vadede Mısır’ın ABD yanlısı diktatörlüğünün yıkılması için bundan başka çare de yoktur. Diplomasi aynı zamanda “zarafet dili” demektir. ABD’ye karşı alacağı- mız tedbirler bütün dünyanın kabul edeceği onurlu bir davranış olduğu bütün hariciye personeline belletilmelidir. Aşağılık kompleksinden uzak şeref ve haysiyetimizi tarihsel gerçeklikler üzerinden yansıtan diplomasi diline ihtiyacımız vardır, vesselam…