Nitekim “Misak-ı Milli” sınırlarımız içindeki Musul ve Kerkük’ü kurtarma imkanı iki defa ayağımıza kadar gelmişti. Birleşmiş Milletler kararı ile yapılacak kara harekâtı sayesinde 250 bin Sterlin karşılığında İngilizlere verilmiş vatan topraklarımızı kurtarabilecektik. Bizzat Genelkurmay Başkanı’nın generalleri ikna ederek karşı çıkması ve nihayetinde istifa etmesi ile birlikte bu fırsatı kaçırmıştık.

Daha sonra “1 Mart Teskeresi” gündeme gelmiş generallerin olumsuz tavır ve Meclis’in yeterli karar sayısını çıkaramaması nedeniyle vatan topraklarını kurtarmamız bir kere daha mümkün olamamıştı. PKK vatan topraklarımızı üs edinmiş buradan saldırılara başlamıştı.

Askeri talimatların en başında yer alan “Silahlı Kuvvetleri harbe hazır tutma” görevi bu darbeci ve savaştan kaçan generaller yüzünden çöpe atılmış; dünyanın en disiplinsiz ordusuna sahip olmuştuk.

BÇG’nin organize ettiği bu tasfiye operasyonu Cumhuriyet tarihinin en büyük ordudan atma olayıydı. Nitekim 27 Mayıs 1960 tarihinde 6000 civarında subay ve 292 general ve amiral emekli edilmiş ordu ABD’nin emirlerini yerine getiren darbeci generallerin emrine girmişti.

27 mayıs sürecinde ordudan emekli edilen subaylar Emekli İnkılap Subayları (EMİNSU) adıyla bir dernek kurup siyasi partilere baskı yaparak emeklilikten doğan haklarını almışlardı. Bu konuda 4 ayrı yasa çıkarılmış ve hiç olmaz ise maddi mağduriyetler giderilmişti.

28 Şubat sürecinde ordudan atılan askerler olarak biz de Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) adıyla bir sivil toplum örgütü kurarak maddi ve manevi haklarımızı almaya çalışmıştık. Siyasetçilerle kurduğumuz faydalı diyaloglar sayesinde dindar askerlere yapılan haksızlığı giderme yolunda önemli sözler verilmişti.

Nitekim 2010 yılında yapılan referandumda YAŞ kararlarının yargıya açılması kabul edilmişti. 2011 yılında çıkarılan 6191 Sayılı yasa ile YAŞ kararı ile ordudan atılan benim gibi 1500 şanslı askere sadece emekli hakları verilmiş oldu.
Şanslı diyorum zira kararname yolu ile re’sen emekli edilen asker arkadaşlarıma hiçbir hak verilmemişti. Ak Parti hükümeti çok yanlış bir kararla tek suçu “eşinin başının örtülmüş olması” dışında başka bir kusuru olmayan 3000 civarındaki asker arkadaşıma üvey evlat muamelesi yapmıştı. Öyle ki; haklarında bir mahkeme kararı dahi olmadan ordudan atılmış bu insanlara karşı devletin yapmış olduğu eylem; tam da  “hukuk skandalından” başka bir şey değildi.

Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Parti hükümetine güvenerek yakın bir zamanda bu yanlıştan dönüleceğini zannetmiştik. Zira ordudan atılanların en az yarısı “şerh kararı” ile de olsa Ak Parti hükümeti döneminde yapılmıştı. Nitekim bu konuda yaptığımız çeşitli girişimler sonucunda Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve hükümete gönderdiği kararlarda yapılan haksızlığın önlenmesini talep etmişti.