Bahriye mektebi yani Deniz Harp Okulundan yetişen insanlar içinde en değerli şahsiyet; Necip Fazıl Kısakürek’tir. Türk edebiyatının en zirve şahsiyeti olduğu gibi İslam düşüncesini bu vatanda korkusuzca savunan bir kahramandır. Nazım Hikmet, Türk edebiyatının şüphesiz en değerli şair ve yazarlarındandır. Lakin Necip Fazıl ile kıyaslandığında ona yetişemeyeceğini komünistler de itiraf edecektir. Kendisi Necip fazıl gibi vatan zindanlarında çile çekmek yerine Moskof vatanında yaşamayı tercih etmiştir. Aralarındaki diğer fark da budur. Evet, Necip Fazıl, dinimizin ve vatanımızın selameti için çile çekmiş bahtiyar insanların en önemlilerindendir. Ayasofya’nın camiye çevrilmesi için verdiği mücadele dillere destandır. Bu konuda yaptığı konuşma internette kendi sesinden yayınlanmıştır. https://www. youtube.com/watch?v=0TfMfrVFtbg linkinden ulaşabilirsiniz. Onun kıymetini anlatmak için bir köşe yazısı yetmez. Lakin kendisi gibi vatanımızın çilekeş evlatları için yaptıklarından bahsetmek boynumuza bir borçtur. Necip Fazıl Kısakürek, kendisi gibi bu vatanın aziz kahramanı olan Bediüzzaman Said Nursi ile alakalı iki kitap yazmış ve bunları yayınlamıştır. Bu iki kitapta Bediüzzaman’ın hayatı ve eserlerini özetleyip sunmuştur. Her iki eserinin yayınlandığı yıllarda Bediüzzaman’dan değil övgü ile bahsetmek sıradan bir haber yapmak dahi suç olarak görülüyor, dindar insanlar ağır baskı altında tutuluyorlardı. Bu nedenle Bediüzzaman’ı bizlere tanıtan kişilerin başında Necip Fazıl Kısakürek’i saymak hiç de hatalı olmayacaktır. Bediüzzaman Said Nursi’nin Necip Fazıl hakkındaki düşüncelerini ise; eserlerinde ve hatıralarda görmek mümkündür. Öyle ki İstanbul’a geldiğinde Necip Fazıl ile görüşmüş ve çalışmalarından ötürü takdirlerini sunmuştur. Necip Fazıl ile Bediüzzaman’ın birçok ortak özelliği bulunmaktadır. Din ve imanın güçlenmesi için hayatını vakfeden bu iki insan hakkında söyleyecek çok söz bulunmaktadır. Necip Fazıl ve Bediüzzaman’ın en önemli özelliği korkusuzca gerçekleri haykırmış olmalarıdır. Elbette bunun sonucunda hayatlarının büyük bir bölümünü hapiste ve sürgünde geçirmişlerdir. Devrin zalim diktatörleri bu iki şahsiyeti ortadan kaldırmak için her türlü çabayı göstermiş ise de Allah her ikisine de uzun ve bereketli bir ömür bahşetmiş seksen yaşlarından sonra vefat etmişlerdir. Necip Fazıl’ın Bediüzzaman ile ilgili ilk kitabı, “Son Devrin Din Mazlumlarıdır”. Bu kitapta 7 büyük şahsiyete ve 9 olaya yer verilmektedir. Kitabın takdim yazısında Kısakürek şu hatırlatmaları yapıyor; Bu eser, “Tarih Boyunca Büyük Mazlumlardan” sonra beklenmesi ve ona eklenmesi gereken bir bahsi çerçeveliyor. İman ve ideal uğrunda umumî mazlumluk davasının çok yakından, öz hayatımızdan, yakın tarihimizden ele alınması ve hususî plânda gösterilmesi... Bu yakın tarih ve hususî plân, İttihad ve Terakki ile başlayıp Cumhuriyetle yerleştiğini gördüğümüz İslam nefretinin zeminini çizer ve o zemin üzerinde en kuduz zalim kılıcıyla düşürülen masum başların hikâyelerini anlatır. Kitap en az 33 baskı yapmış olup üçüncü kısmı Bediüzzaman’a ayrılmıştır. En geniş olarak Bediüzzaman’a yer verilmiş olup bu kısımda çocukluğu, gençliği, savaş yılları ve harpteki başarıları, cumhuriyet dönemi, hapis ve sürgün yaşamını safha safha anlatılmıştır. Ülkemiz insanı, devletin Bediüzzaman hakkındaki menfi propagandasını Necip Fazıl’ın eserleri sayesinde anlamış onun gerçek değerini fark etmiştir. Bu nedenle Necip Fazıl’ın bu eseri çok önemlidir. “Allah” demenin yasak olduğu bir dönemde böyle bir kitabı yazmak her babayiğidin harcı değildir. Bu kitapta resmi tarihin aksine yapılan zulüm ve haksızlıklar cesur bir biçimde ele alınmış olayların perde arkasında yatan hakikatler bütün içyüzleri ile beraber ifade edilmiştir. Eğer bu eser yayınlanmasa idi Türkiye bambaşka bir ülke olacak gençlerimiz gerçekleri tamamen tersyüz edilmiş bir şekilde öğrenmiş ve aldatılacak idi. Necip Fazıl’ın bu konudaki ikinci kitabı ise “Bediüzzaman Said Nursi Kitabı” isimlidir. Kitabın takdim bölümünde Necip Fazıl; “Büyük Doğu, onun yazılarını tereddütsüzce sütunlarına geçirerek, kendisine itimadını zımnen ilan etmiş bulunuyor” demek sureti ile Bediüzzaman’a bakış açısını açıkça belirtmiştir.