Ülkemiz son 10 yıldan beri “orta gelir tuzağı” adı verilen berbat bir kıskacın içine girmiştir. Özel sektörün güçlenmesine fırsat vermeyen Siyonist yapı, elindeki güçlü sermaye yapısı ile üretim ekonomisine müsaade etmemektedir. Faiz ve tefecilik yüzünden yüzyıllardan beri bütün dünya topluluklarından tokat yedikleri halde uslanmayıp aynı kirli oyunlarına halen devam ediyorlar.

İşin kötüsü bu zihniyet aynı bukalemun gibi renk değiştirerek bulunduğu zemine adapte olabilmekte çok mahirdir. Devlet yöneticilerini ve siyasetçileri laf cambazlığı ve türlü türlü hilelerle aldatıp haksız kazanç elde ederek yetimin ve milletin malını yağmalayıp gasp etmektedirler. 

Tabelasında “kalkınma” ifadesinin bulunduğu Ak Parti, ekonomi yönetimine daha çok önem vererek bu asalaklardan kurtulmak zorundadır. Aksi takdirde iktidarı kaybettiği gibi milyonlarca insanın sömürülüp perişan edilmesinde rolü olacaktır.

Zira tek parti devrinden kalma CHP’nin faizci ve devletçi kafa yapısına sahip adamları ekonomi yönetiminin başına geçmiştir. Bazılarını gayet iyi tanıyorum. Devletçi, faizin kutsallığına inanan ve emirleri Batılı ağababalarından alan son derece sorunlu kafa yapısına sahip bürokratlar ortalıkta serbestçe at oynatmaktadırlar.

Hâlbuki Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yoktur. Yapılacak iş son derece basittir. Serbest piyasa ekonomisi uygulamalarını icra etmek ve en büyük işveren konumunda olan devleti ağır, hantal ve asalak memurlardan temizleyerek küçültmek gerekiyor. Sonrasında da devletin her kademesinde 40 yıldan beri ülkemizde ve dünyada başarı ile uygulanan faizsiz bankacılık sistemini ihya etmenin yolları aranmalıdır.

Bir örnek vererek şu faiz konusunu tekrar açıklığa kavuşturalım. Adı üstünde sosyal konutlarda bile halkımızın faiz hassasiyetini kırmak için gereği yokken dahi faiz alınmaktadır. Gelir durumu düşük olan ailelere yapılan konutlardan faiz alındığı zaman devlet zengin mi oluyor?

Hükümet yaptığı hayırlı ve güzel bir işe; faiz ve ribayı bulaştırarak neden kirletir ki? İşte bu çirkin faiz dayatmasının kasıtlı olarak bazı bürokratlardan kaynaklandığı pek açıktır. Şunu iktisat bilimi ile uğraşan her kişinin beynine sokmak gerekir ki; ekonomide faizle işlem yapmak zorunlu ve şart değildir. Faiz tamamen keyfi bir uygulamadır.

Faizsiz bankacılık uygulamalarından bir parça ders alarak bu haram paradan kurtulacak şekilde önlemler alınmalıdır. Örneğin devlet; gelişmesini istediği bölge ve sektörlerde faizsiz kredi vermeli faizle işlem yapmamalıdır. Çünkü tecrübeyle sabittir ki; helal yollarla yapılan işte bereket olur kazanç artar.

Devlet faiz işletmek yerine borcunu zamanında ödeyen kredi kullanan vatandaşlar ile vergi mükelleflerine de çeşitli ödüller vererek suiistimalleri önlemelidir. Bunun için alınacak çok basit önlemler vardır. Kısaca faiz bataklığından kurtulmak için faizsiz finansman yöntemlerine başvurmak gerekiyor.

Kalkınmanın önündeki diğer bir konu ise devletçilik anlayışıdır. CHP’nin 6 ilkesinden biri olan “devletçilik” ne yazık ki 1950’de iktidardan düştüğü günden beri hala devam etmektedir. Siyasi iktidarlar devletçiliği benimseyerek ülkemizin fakirlik sorununu çözememektedirler. İşte son 10 yılda ülke ekonomisinin patinaj yapmasındaki en önemli sebep budur.

Peki, saydığımız bu faiz ve devletçilik kıskacından nasıl kurtulabiliriz. Bunun cevabını kısaca verip biraz daha geniş izahını bir sonraki yazımıza bırakalım. Elbette bu yazı insanları ikna edebilmek için biraz detaylı ve uzun olacaktır. Zaten merak eden ilgilenenler yazı uzun da olsa okur. Uzun yazıları okumaktan nefret edenlere de yapabileceğim bir şey yoktur. Bu noktada kimse kusuruma bakmasın zira minnetlerini çekemem. Neyse, gelecek yazımızda, İslam uygarlığının çok kısa zamanda dünyanın en uzak köşelerine dahi ulaşmasına ve yüzyıllarca etkili olmasına değineceğiz. Bunun en önemli nedenlerden biri olan serbest piyasa mekanizmasını ve güzel ahlak prensiplerini açıklamaya gayret edeceğiz, vesselam…