Kalbi risaleleri sevdiği ve aklı istihsan ettiği ve yüksek bulduğu halde; nefsi ise, enaniyet-i ilmiyeden gelen kıskançlık cihetinde zımnî bir adavet besler gibi, Sözler’in kıymetlerinin tenzilini arzu eder tâ ki kendi mahsulât-ı fikriyesi onlara yetişsin, onlar gibi satılsın” Evet aşikar bir şekilde görünüyor ki Bediüzzaman’a “pir-i mugan” yani yaşlı meyhaneci, saki anlamına gelen bir ifadeyi kullanan F. Gülen’dir. Nurların sahteleştirilmesi (Sadeleştirilmiş Külliyat) konusunda gösterilen çaba, Nur risalelerinin gözden düşürülmesi ile açıklanmaktadır. Bahsi geçen metinde geçen “en tehlikelisi” ifadesi 3 defa tekrar edilmesi önemlidir. Risale-i Nur’da mübalağaya rastlanmamıştır. Fakat 3 defa en tehlikeli olarak ifade edilen hususun kıskançlık olduğu ve bunun çok tehlikeli sonuçlar doğuracağı açık ve sarih bir şekilde ifade edilmiştir. F. Gülen maalesef bu kıskançlık duygusunu yenemediği için en tehlikeli duruma yani Süfyaniyetin Dördüncü Rüknü olma felaketine düşmüştür.
4. Yine sırrı innaatayna da geçen “Öyleler alim değil (onlar yük taşiyan eşekler gibidirler) altında dahil oluyor. “İnneşaniekehüvelebter”ile 1118 olmakla bu Deccallerden 100 sene sonra diğer Deccal’e işaret vardır.” Yani 3 deccallerin (Kamal, İnönü, Çakmak) zuhuru miladi 1920 dir. Öyle ise 100 sene sonra deccalin zuhur tarihi miladi 2020 olur.) “Nasılki ki bu geçmiş yüzün iki başında mason komitesinin ve onun bir mukaddimesi olan Yeniçeri içerisine giren fesad komitesi, o yüzün iki başındadır. Allahua’lem bu gelecek yüzün dahi bu başında bu küçük Deccaller komitesi, öteki başında Büyük Deccal’in komitesi bulunduğuna “inneşaniekehüvelebter” işaret ediyor. Bunun kuvvetli delillerini daha bulamadım. Bu işaretle şimdilik iktifa ediyorum” Bu kısım konuya hakim olanlar açısından çok kuvvetli bir delildir daha fazla izaha da gerek bırakmamaktadır.
5. Allahua’lem bu gelecek yüzün dahi bu başında bu Deccaller komitesi, öteki başında Deccal’in bir başka komitesi bulunduğuna ve bu kişinin bir özelliğin de bulunduğu “inneşaniekehüvelebter” dikkat çekilmektedir. Yani o dehşetli şahsın çocuksuz olacağına işaret vardır.
6. Beşinci Şua’da izah edildiği gibi Deccal’in Horasan taraflarında zuhur edeceği ve o tarihlerde Türkler yoğun bir şekilde Horasan civarında olduğu için bu kavim içinde bulunacağına dair rivayetler vardır. Bununla birlikte ilginç bir noktada şudur ki Erzurum’un Hasankale eski ismi ile Pasinler ilçesi Horasan ilçesine yakın hatta komşu bir yerdir. Horasan civarında zikredilmesi bu noktaya da işaret etmektedir.
7.  Zekâtın ruhunu tahrip etmiş ve mü’minlerin hayır-hasenat hislerinin üzerine çöküp sömürerek kendisine ekonomik rant oluşturmuştur. Para ve hediye kabul etme konusunda Bediüzzaman hediye almamış, yaptığı hizmeti mali karşılığa tahvil etmemiştir. Ticaret yapmak isteyen talebelerine de şahısları adına ticaret yapmayı tavsiye etmiştir. Gülen ise bankasından okullar ve dershanelerine kadar büyük bir sermaye grubu oluşturmuştur.
8.  Başörtüsünü tahfif ve tahrif eden ve mü’minelerin başlarını açmalarını teşvik etmiş, başörtüsü takmak için mücadele veren kızları aşağılamıştır.
9. Ezan-ı tahfif ve tahrif ederek, Risalet-i Muhammediyyeyi niza olarak görerek ezan-ı Muhammedî’den kaldırmıştır.
10.  Ehl-i kitap kavramını tahfif ve tahrif ederek, din-i hak kavramını bozmuş, Müslümanların İsevîlikle ittifak etme imkânlarını tahrip etmiştir.
11.  Yalanı meşrûlaştırmış ve meslek haline getirmiştir.
12.  Zinayı, içkiyi ve Müslümanlığın yasakladığı her şeyi bazı makamlarda tutunmak maksat ve amacıyla mubah görmüş ve teşvik etmiştir.
13. İnsanların gizli durumlarını araştırarak, mahremiyetlerini videolara kaydettiren ve bunları şantaj malzemesi olarak kullanmıştır.
14. Alavere ve dalavere ile her türlü ahlâksız metodu kullanmış siyasî iktidara gayrimeşru yollardan ortak olmaya çalışmıştır.
15. Müslümanlar arasına tefrika, niza ve fitne sokmuş, bu menfilikleri sürekli olarak yenilemiştir.
16. Kur’ân’ın bu asırda bir kal’ası hükmünde olan Risale-i Nur’ları menhus amaçları önünde bir engel görerek tahrip ve tahrif etmeye yeltenmiş, sadeleştirme adı altında Risale-i Nur’un Kur’ân’ın malı olan mânâlarına hücum etmiştir.
17. Kendisini “ulu’l-azm” olarak ve günahsız gibi ihsas etmiştir.
18. M.Kamal’ı hararetle savunmuş ve onun şahs-ı manevîsinde temsil ettiği Süfyanizmi örtbas etmeye çabalamış, Kamalizmi yeniden ihya etmeye çalışmıştır.
19. Bu ve bunun gibi birçok gayrimeşru amelleri irtikap etmiş, esasat-ı İslamiyeyi umursamazcasına tahrip eden Fetullah Gülen, Yedinci Mes’ele’de de şerhedildiği gibi: Rivayette var ki, “Süfyan büyük bir âlim olacak, ilimle dalâlete düşer. Ve çok âlimler ona tâbi olacaklar.” Ve’l-ilmuindallah, bunun bir tevili şudur ki: Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanat olmadığı halde, zekâvetiyle ve fenniyle ve siyasî ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvacı yapar. Ve çok muallimleri kendine taraftar eder ve din derslerinden tecerrüt eden maarifi rehber edip tâmimine şiddetle çalışır, demektir. Burada çok açık bir şekilde Süfyan’ın 4. Rüknünden bahsedilmektedir.
Bütün bu alametler ve karineler onun Süfyan’ın 4. Rüknü olduğunu pek açık bir şekilde göstermektedir. Eğer öyle ise, onun menhus ve gayrimeşru örgütü ile yandaş olmak, o örgütün propagandalarını yaymaya çalışmak, bu gayrimeşru örgütün siyasî hırslarına alet olmak, kişiyi ne kötü bir duruma sokacağı aşikardır. Daha çok fazla neden de ileri sürülebilir. Bunlar F. Gülen’in mahiyetinin anlaşılmasında önemli rol oynayacaktır. Lakin şimdilik bu kadarı yeterli olacaktır. Bütün bu hususları dile getirmenin en önemli gayelerinden bir tanesi  Paralel yapı içerisinde bulunan insanları bu dehşetli fitneden kurtarmak içindir. 15 Temmuz 2016 darbesi sayesinde Gülen’in ne kadar fena ve dehşetli bir insan olduğu anlaşılmıştır. Bahse konu bu maddeler uzun uzadıya incelenip analiz edilebilir. Bunlardan birkaç tanesi zayıf ve eksik bulunsa dahi tamamı ele alındığında güçlü bir delil teşkil etmektedir, vesselam…