Tarablus, kitabında çok sayıda Sabetaycı kişiyle röportaj yapmıştır. Kendisini Sabetaycıların; Yakubi, Karakaşi ve Kapani kollarına mensup olduğunu ifade eden bir çok vatandaşımıza Portekiz ve İspanya devletinin vatandaşlık belgesi verildiği ileri sürülmektedir. Tarablus’un kitabında Sabetay Sevi Tarikatına mensup kişilere karşı; Osmanlı Devleti ve Türkiye tarafından baskı ve zorlama yapıldığı iddiaları da vardır. Halbuki Osmanlı Devleti ve Müslüman ahali gayrimüslimlere dokunmamış serbestçe ibadetlerini yapmalarına ve ticari işletmeler kurmalarına müsaade etmiştir. Bilakis “Sahte Mesih” iddiası, Yahudi cemaatine aittir ve Sevi’yi en çok Yahudiler suçlamaktadırlar. Yahudilerin geleneksel mağdur rolü üstlendikleri ve bunu sıkça kullandıkları bilinen bir gerçektir. Sabetaycılarda böyle bir yol izleyerek “ağlama duvarında” yapılan ayinler gibi bir yol izlemektedirler. Bununla birlikte CHP devrinde uygulanan “Varlık Vergisi” kanunu ile kendi toplulukların ezildiği inancı da çok yaygındır. Öncelikle şu hususu belirtmek gerekir ki; Sabetaycılar, gayrimüslimler kadar ağır vergilere maruz kalmamışlardır. Özellikle bazı ailelere ayrıcalıklı davranılarak Müslüman ahaliden dahi daha az vergi alındığı; bilinmektedir. Aksi takdirde günümüzde Türkiye’deki sanayi tesislerinin büyük bir bölümüne sahip olmaları mümkün olamazdı. Soyadı kanunu sayesinde geçmiş izlerini kaybettiren Sabetaycıların isimlerinin başına “D” harfi konularak Varlık Vergisine maruz bırakılması; devletin bu kişileri gayet iyi bildiğini göstermektedir. Bununla birlikte özellikle Silahlı Kuvvetler, medya, üniversiteler, yargı, sanat camiası ve bankacılık sektöründe çok güçlü bir şekilde varlıklarını sürdüren bu tarikat mensupları ile ilgili bilinenler, bilinmeyenlerden çok fazladır. Elbette gizli Yahudi Sabetay Tarikatı dışında da gayrimüslim kökenli olan fakat kendisini Türk gibi gösteren başka guruplar da vardır. Özellikle Ermeni ve Rum kökenli olup çeşitli Türk isimleri ile dolaşan ve gerçek Türklere düşman olan insanları sıklıkla görebiliyoruz. Bu kişi ve gurupların en önemli özellikleri İslam’ın sembollerine karşı gösterdikleri sert ve acımasız tutum ve Türklerle evliliğe girişmemesidir. Çok bariz hususiyetleri şunlardır: Kadınların başörtüsünden nefret ederler. Asla namaz kılmaz ve oruç tutmazlar. Camilerden okunan ezana karşı inanılmaz bir düşmanlıkları vardır. Askeri darbelerde ve özellikle 28 Şubat 1997 sürecinde bu kişilerin ne derece güçlü olduklarını devleti nasıl soyup soğana çevirdiklerini açık bir şekilde gördük. Öyle ki; sırf eşi başörtülü olduğu gerekçesi ile 10 bine yakın asker ordudan atıldı. Demek ki; Sabetay Tarikatı mensupları başta olmak üzere gayrimüslim topluluklar ülkemizde çok güçlü bir şekilde varlıklarını sürdürmektedirler. Fakat sesleri daima gür çıkmaktadır. Suriyeli Müslümanların iç savaştan kaçarak ülkemize sığınmasını “sessiz istila” olarak gösteren Ümit Özdağ gibi darbeci Milli Birlik Komitesi üyesi çocukları sayesinde bu acı gerçekleri yazmak zorunda kaldım. Bize “Öz vatanında garipsin, öz vatanında parya” muamelesi yapan bu İslam düşmanlarını umarım şimdi daha iyi tanımışsınızdır, vesselam…