Bununla birlikte özellikle Sabetay Yahudileri ülkemizde yönetimi ele geçirdikten sonra ilk iş olarak heykelleri dikmeye başlamışlardır. Yetmedi; her yerde putçuluğa benzer şekilde resimlerin bulunmasını mecburi hale getirmişlerdir.
İnsanlara tapınmayı emreden bir ideoloji ve kadrolar; sadece tarihi, eğitimi, siyaseti değil İslami bütün değerleri de yıkmak istediler. Bu kadarla da kalmıyor hiç hesap vermeyen fakat hep hesap soran bir saldırgan üslupla putlaştırdıkları şahıslar için saldırmaya devam ettiler. “Hutbelerde neden adı anılmıyor?” ve “Camilerde neden adına Fatiha okunmuyor?” gibi son derece ağır ithamlarla Diyanet İşleri Başkanlığı’nı vefasızlıkla suçladılar. Diyanet ise bu baskılara boyun eğip cami minarelerinden Hindu ritüellerine benzer gösterilere müsaade etmeye başladı.

Bu saldırgan ve dayatmacı ruh haliyle öteden beri muhatap olduk. Hele hele askeri okullarda adeta Hinduları çağrıştıran şekillerle karşı karşıya kaldık. Bazı insanları putlaştırdıkları yetmiyormuş gibi bunların asla hata yapmaz, sorgulanamaz olduğunu da öğrenmiş olduk. Maalesef bu şekilde binlerce hatta milyonlarca beyni yıkanmış insanla karşı karşıya duruyor ve aynı topraklarda yaşıyoruz.

İslam’ın; namaz, oruç, zekât, hac gibi İslam’ın en temel şartlarına uymak bir tarafa imanın esaslarını inkâr eden bir hayat felsefesi ve pratiği içerisinde olan bu putperest anlayış acaba kime ne fayda sağlayacak? Rakı sofralarından devleti idare etmiş ayyaşlara dünyanın neresinde rastlanmıştır…
Hala utanmadan ülkemizin kuruluş felsefesinden söz ederken seküler bir anlayışı ifade eden insanlar var. Devletin dini İslam olduğu bir anayasa ve Meclis’in açılışında Kuran hatimlerinden başka bir Türk geleneği olan Buhari kitaplarının okunduğunu ne çabuk unuttular? Halifenin kurtulması ve misak-ı milli sınırlarına ulaşmanın en önemli hedeflerimiz olduğunu inkar eden bu putperestlere; kimse iki kelime söyleyemeyecek mi?

1928 Yılında Anayasadan “Devletin dini İslam’dır” maddesi çıkarılmış ve 1936 yılında CHP’nin altı ilkesi anayasaya dahil edilmiştir. Tarihten haberi olmayan kişiler; kurucu değerler adı altında bize bu ilkeleri benimsetmeye çalışıyorlar. Aynı tek partili yönetimini demokrasi diye yutturmaya çalıştıkları gibi.  

Hilafet’in kaldırılması, bir devlet projesi olarak ezan ve ibadetlerin Türkçeleştirilmesi, İslami değer ve sembollerin kamusal hayattan kazınıp atılması, Ramazan ve Kurban bayramlarının dahi itibarsızlaştırılması için talimatlar vermesiyle iş bitmiyor. Daha ilerilere gidiliyor, Türk Tarih ve Türk Dil Kongrelerinde açıkça ırkçı-kafatasçı hezeyanlar bilimsel tez diye bütün eğitim öğretim kurumları aracılığıyla bir deli gömleği gibi halka giydiriliyordu.

Kur’an-ı Kerim için (haşa) “gökten indiği sanılan bir kitap” ve Peygamberimiz (asm) hakkında “Arapoğlunun yavesi” diyecek kadar din düşmanlığı yapan insanlara, şimdi kalkmış; “camilerde dua edilmedi”, “fatiha okunmadı” diye ortalığı ayağa kaldırıyorlar.