Basın, medya, askeriye, hariciye ve üniversitelerini Sabetay Yahudileri; doldurdu. Bunlar namaz kılanı ve içki içmeyeni meslekten atarak bürokrasinin dışında bıraktılar. Ordumuzda bütün günahınız bana diyerek askerlerimize din dışı emirler verdiler. Türk kızlarını başörtülü diyerek okullara almayıp üniversitelerden kovdular. Direnenleri ise hapse atmaktan çekinmediler. Aradan 15-20 yıl geçtiği için olsa gerek; şimdi yaptıkları rezillikleri inkar edip utanmadan başka çirkin işleri planlıyorlar. En dehşetli icraatları ise namus kavramını ayaklar altına alıp özellikle gençleri “cinsiyetsizleştirme” adını verdikleri sapık anlayışla boğmak istiyorlar. Eşcinsel sapıklık; “İstanbul sözleşmesi” adı altında resmileştirilerek Türk gençlerini ahlaki değerlerden yoksun hale getirmeye çalışıyorlar. Hazır yeri gelmiş iken bunu Sabetay Yahudileri aracılığı ile yaptıklarını ifade edeyim. Zira Türkler ile evlenmeleri yasak olması nedeni ile aile içi evliliklerden dolayı eşcinsellik başta olmak üzere türlü türlü sapıklıklar çoğunlukla bunlardan türemiştir. “Mum söndü” denilen ahlaksız adetler; bunların kutsal saydığı işlerdendir. Türk kızlarını ise “feminizm” denilen din düşmanı anlayışla zehirleyerek sayısız aile facialarına zemin oluşturuyorlar. İşin kötüsü; dindar görünümlü sivil toplum örgütlerini çeşitli zafiyetlerinden yararlanarak kontrol ederek Türk ailesinin canına okumaya çalışıyorlar. Kamu kaynaklarını sınırsız biçimde kullanma imkanına sahip bu insanlara karşı kimse çıkıp cevap veremiyor. Fakat mesele Suriyeli Müslüman kardeşlerimize gelince aynı Batılı gavurlar gibi “ülkemizde ne işleri var” diye Türklüğe, Müslümanlığa yakışmayan davranışlara giriyorlar. Bu haddini bilmezlere önce şu husussu hatırlatayım. Suriye denilen topraklar; Türklerin 1000 yıldır at koşturduğu meydanlardır. Atalarımız bu coğrafyada yaşamış ve 1000 yıl hüküm sürmüştür. Bir kısmı hala Türkçe konuşabilse de büyük çoğunluğu Araplaşmış Müslüman Türk topluluklarıdır. Bunlar Türkiye’ye gelmeyip de nereye gidecektiler. İşte Avrupa’nın medeni görünümlü gazetecisi bile çocuğu ile koşturan bir Suriyeli göçmene çelme takıp yerlerde süründürüyor. Nazi zulmünden beter bir ırkçılıkla 21. Yüzyılda dahi çirkin yüzünü gösteriyor. Şimdi kalkıp bu gavurlara özenerek “Suriyelileri” Zalim Esed’in köpeklerine teslim etmek; hangi vicdana sığar… Suriyeli kardeşlerimizin çok sevdiğim bir özelliğini nazara verip yazıma son vereyim. Ne zaman namazımı camide kılsam ya sağımda ya da solumda bir Suriyeli Müslüman kardeşimi görüyorum. Zira beş vakit namaz kılan bizden daha çoktur. Sabetay Yahudileri yüzünden milli kimliğinden uzaklaştırılmış insanlarımız arasında farzayn olan namaz kılma oranı %10’lara düşmüş iken Suriyeli göçmenler arasında bu oran neredeyse %90’lar seviyesindedir. Kendi insanımız taharetsiz, abdestsiz dolaşırken bu canını kurtarmak için ülkemize gelen insanların günde beş defa alnı secdeye varmaktadır. Kuran’da 100’den fazla ayette emredilmiş olan namaz konusunda göçmen kardeşlerimizden öğrenecek çook şeyimiz var, vesselam…