Kâtip Çelebi; şimdilerde kullanılmayan eski bir deyimden bahseder ve “Başına Seydi Ali halleri geldi” sözünü büyük Türk denizcisinin maceraları ile anlatır. İşte Umman Denizini geçerken benimde başımdan “Seydi Ali Halleri” geçmişti. Her ne kadar 2009 yılından sonraki seferlerle ilgili olsa da bu tehlikeli Hint Okyanusunda özellikle de “Yaz Musonları” başladığında çok dikkatli olmak gerekir. Zira bir defasında Hindistan’ın güneyinde gemim batmıştı. Şükür bütün personelim sağ olarak kurtulup yuvasına döndü lakin bir gemi kaptanı için yıpratıcı etkisi çok büyük olan bu hadiseyi yaşamış oldum. Seydi Ali Reis’ten farklı olarak gemilerimle Hint Okyanusundan defalarca geçmiş ve sahili selamete ulaşmıştım lakin bir defasında Hint Okyanusunun derinliklerine bir gemi de bırakmıştım. Benzerliğimiz işte buradan kaynaklanıyor. Gerçekten de yıpratıcı ve uzun bir süreçten sonra kara yolculuğu ile vatanıma dönmüştüm. Şimdi gelelim Seydi Ali Reis’in maceralarına… Seydi Ali Reis, Rodos Adasının fethinde bulunmuş, Barbaros Hayreddin ve Sinan Paşa ile birlikte Preveze Deniz Savaşı da dâhil olmak üzere Akdeniz’de çeşitli savaşlara katılmış bir büyük kaptandır. Sultan Süleyman, Mısır kaptanlığını kendisine vererek, Piri Reis’ten arta kalan Osmanlı Donanmasını Basra’dan alıp Süveyş’e getirmesini emreder. 1552 Aralık ayında İstanbul’dan hareket eder ve uzun bir kara yolculuğu sonunda Basra’da bulunan Donanmanın başına geçer. Donanmayı getirirken Umman Denizinde Portekizlilerle iki büyük deniz savaşında bulunur. O tarihlerde dünyanın en namdar denizcisi olan Portakallarla (Portekizlilere Osmanlılar böyle derdi) dişe diş bir savaş yaşamış ve birkaç gemilerini batırmıştı. Düşmana büyük zararlar vermiştir lâkin Muson fırtınaları Seydi Ali Reis’e daha ciddi sorunlar yaşatmıştı. Öyle ki Yaz Musonlarında meydana gelen şiddetli lodos fırtınaları gemileri ile beraber bu kahramanları Hindistan kıyılarına kadar sürükleyecektir. Bazı gemiler fırtınada batar. Yine de elde kalan gemilerle sahile ulaşır. Fakat gelin görün ki gemiler öylesine yıpranmış ve hasar almıştır ki deniz yolundan Süveyş’e gelmenin imkanı kalmamıştır. Müslüman Hint Devletlerinin yöneticileri ile görüşmeler yaparak Osmanlı Devleti ile diplomatik ilişkiler kurar. Bu devlet yöneticilerinin mektup ve hediyelerini alarak karadan İstanbul’a doğru yola çıkar. Fakat yolda başına gelmedik iş kalmaz. Savaşlara katılır. Defalarca denizcileri ile birlikte ölümden döner. Fakat Allah’ın izni ile dört yıl sonra İstanbul’a dönmeye muvaffak olur. Donanmasını kaybettiği halde Piri Reis’in aksine Padişah’tan iltifat görür. Başından geçen olayları kitap haline getirir. İşte insanın başından geçen türlü türlü musibetlerden dolayı uzun yıllar boyunca “Seydi Ali halleri” deyiminin kullanılmasıbu büyük denizci için kullanılmıştır. Seydi Ali Reis’in başına gelenlerin bir kısmına da ben şahit olmuştum. Gemimiz Hindistan açıklarında orta kesiminden yırtılmıştı. Personeli tahliye ederek sağ salim kurtarmıştım lakin kısa bir müddet sonra gemimiz yırtılan bölgeden ikiye ayrılarak bölünmüş ve Hint Okyanusunda batmıştı. Uzun bir müddet Hindistan’da kalmış ve sigorta işlemleri için beklemiştik. Sonunda hem gemi hem de yük sahibi de sigortadan parasını almış zarardan kurtarmıştı. Hatta gemi sahibi 30 yaşını geçmesi nedeniyle hurdaya ayrılma zamanı geldiği için karlı dahi sayılabilirdi. Fakat gemi kaptanı olarak geminin batarken yaşadığım o feci sahneler hala aklımdan çıkmaz. Gemi personelini emniyetli bir şekilde filikalara bindirmiş ve gemide sadece ben kalmıştım. Daha sonra sancak filika iskele taraftan şeytan çarmıhının yanına kadar geldi ve buradan beni de aldı. Artık ikiye bölünen gemimde kimse kalmamıştı ve yavaş yavaş sulara gömülüyordu.