Bundan daha kötüsü ise Türk Silahlı Kuvvetlerinin en üst seviyesinde ortaya çıkmıştır. Necip Torumtay isimli Genelkurmay Başkanı, 1. Körfez savaşı öncesinde Misak-ı Milli sınırlarına ulaşmak fırsatı doğmuş iken; Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın emrine karşı gelerek 3 Aralık 1990 tarihinde kendi isteği ile görevinden emekliye ayrılmıştır. Bu kişi ve etkilediği generaller yüzünden vatan topraklarının kurtarması harekatı engellenmiştir. 2. Körfez harekatında da benzer bir tavır sergilenmiş Misak-ı Milli fırsatı tekrar kaçırılmıştır.

Dünya savaş tarihinde ve askerlik mesleğinde böylesine çirkin davranışlar pek görülmemiştir. Bilakis generaller savaş çıkması için elinden gelen her gayreti gösterip vazifesine ne kadar bağlı olduğunu ispatlamaya çalışmışlardır.

Zaten Genelkurmay Başkanı’nın en önemli vazifesi; Türk Silahlı Kuvvetlerini harbe hazır tutmaktır. Fakat askerliği “vatan savunması ve menfaatlerini korumak” için değil de “yönetimi kısa yoldan ele geçirmek” olarak gören faşistlere göre bu vazife bilinci mantıksızdır ve yetişme şekline aykırıdır.

15 Temmuz darbesinden sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinde önemli yapısal değişikliklere gidilmiştir. Bunların en önemlisi Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanına bağlanarak darbeci askerlerin kurduğu faşist yapı düzeltilmeye çalışılmıştır.

Daha sonra yapılan çeşitli düzenlemeler sonunda “profesyonel askerlik” kuralları işlerlik kazanmış; mükellef askerlerin çatışma ortamlarından çekilerek yardımcı sınıf hizmetlere kaydırılması sağlanmıştır. Bu sayede PKK ve terör örgütleri ile mücadelede büyük başarılara imza atılırken ülkemizin Suriye, Irak ve Libya gibi yurt dışı operasyonlarda kesin sonuçlar alınması mümkün olmuştur.

Türk Silahlı Kuvvetleri, ülke savunması ve menfaatlerinin korunması maksadı ile askerlik mesleğine girişte yapmış olduğu yemine bağlı olarak görev yapmaktadır. “Askerliğin namusunu Türk Sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime, namusum üzerine and içerim” diyen gençlerimiz bunu içtenlikle söyleyerek Peygamber Ocağına adım atmaktadır.

Türk Askeri, devletimizin gerekli gördüğü her yerde; ister Afganistan isterse Somali olsun ölümden korkmaz. Şehit veya gazi olacağını bildiği için bu manevi makamlara ulaşmak için fırsat gördüğü askerlik vazifesini en güzel şeklinde yapar.

Bazı kanı bozuk siyasetçilerin şurada, burada “ne işimiz var” sözleri; askerlerimize yapılan bir hakarettir. Zira Müslüman Türk askeri, bu kutsal mesleği; FETÖ örgütü ve dönmeler gibi “ülke yönetimini ele geçirmek” şeklinde düşünmez. Vatan için ölecek kadar üstün seciyelere sahiptir.

Türk askeri, Allah rızasını kazanmak için hayatını feda etmekten çekinmez. Bu nedenle eğer başka niyet ve maksatlar için bu mesleğe giren varsa derhal bu kahramanlar ocağını terk etmelidir. Gitsinler parazit ve kımıl zararlılarını ortadan kaldırmaya çalışan diğer vatandaşlarımız gibi başka meslekleri yapsınlar, vesselam…