“Barbaroslar Akdeniz’in Kılıcı” isimli dizi film devlet televizyonu olan TRT’de yayına girdi. Türkiye’nin en yetenekli sanatçılarının yer aldığı bu dizi film için çok büyük emek verilmiş. Bu nedenle TRT’ye, sanatçılara, yapımcı ve yönetmene çok teşekkür ediyorum.

Müslüman ülkelerde Ertuğrul Bey, Osman Gazi ve Sultan Alp Arslan gibi diziler çok beğenilmektedir. Uzun süre Mısır’da kaldığım için en azından Arap ülkelerindeki etkilerini bizzat müşahede ettim. Cezayir başta olmak üzere çeşitli Arap ülkeleri bu dizileri yayınlayarak çok büyük bir seyirci kitlesini ekran başına kilitliyorlar. Çünkü bir yüzyıl boyunca sömürgeciliğin etkisi ile yaşamış oldukları eziklik duygusu; bu filmler sayesinde ortadan kalkıyor. Osman Gazi, haçlı askerlerini doğradıkça birçok Müslüman zevkten dört köşe oluyor.

Bunu bizzat gördüm. Birkaç defa beni evlerine davet eden Mısırlı cami arkadaşlarım bu dizileri kendi evlerinde birlikte izlememi istediler. Bu bahane ile çok güzel dostluklar kurdum ve ben de merakla bütün Müslümanların gurur kaynağı olan bu Türk cengâverlerini merakla izledim. Denizcilik tarihi ve Osmanlı bahriyesi ile ilgili çok sayıda makale yazmış birisiyim. Ayrıca “Amiral Zheng He”, “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli üç kitabım var. Bu nedenle Barbaros kardeşlerin maceralarının anlatıldığı bu dizi; çok dikkatimi çekti. İnşallah ilk bölümde olduğu gibi diğer bölümler de halkımızın dikkatini çekecek şekilde güzel sahnelerle dolu olur.

Bu vesile ile bazı önemli gördüğüm hususları arz etmek istiyorum. Öncelikle bu televizyon dizileri ile ilgili teknik bilgiler vermek gerekiyor. Son kısımda ise Baba Oruç da denilen Oruç Gaziyi neden bu lakabın verildiğini anlatayım. Öncelikle bu televizyon dizileri bir belgesel film değildir. Bir senaryo üzerine kurgulanmıştır. İzleyicilerin heyecanla takip etmesi için gerçek hayattan farklı olarak çeşitli kurgu ve hikâyelerin ilave edildiği bu dizi filmlerde çok sayıda yanlışlıklar bulunabilir.

Oruç Reis, Hızır Hayrettin Paşa gibi hayatlarının neredeyse tamamının büyük maceralar ile dolu olduğu kahramanların gerçek hayat hikâyelerini ekranlara taşımak çok büyük masrafl ara ve teknik zorluklara yol açabilmektedir. Örneğin Preveze deniz zaferi ki; Hızır Hayrettin Paşa’nın yaptığı onlarca savaştan sadece bir tanesidir.

Bunun televizyon ekranlarına taşınması milyarlarca lira masrafa yol açabilecektir. Bu nedenle televizyon ekipleri birçok sinema hilesine başvurarak gerçek hayata benzetmeye çalışmaktadırlar. Animasyon tekniklerinin kullanılması nedeni ile kendilerini çok fazla kınamamak gerekiyor. Diğer bir örnek hatta yaşamış olduğum en büyük sürpriz şudur: “Barbaroslar ve Akdeniz’in Kılıcı” isimli dizi filmin ilk bölümünde kürekli gemiler yer almıyordu.

Halbuki 16. Yüzyılda yük gemilerinin bir kısmı ve onları koruyan savaş gemilerinin neredeyse tamamı kürekli gemilerdi. Savaş esirleri hapishanelerden ziyade kürek mahkûmu yani “forsa” olarak kullanılırdı.