Bediüzzaman Said Nursi’nin devletimizden dört isteği olmuştur. Allah’a çok şükürler olsun ki üç tanesi yerine getirilmiştir. Sadece bir tanesi geriye kalmıştır. İşte o da Medresettüz Zehra Üniversitesi olup bugünkü yazımızın konusudur.

Bediüzzaman’ın devletten ilk isteği Ezan-ı Muhammedinin (asm) orijinal yani Arapça okunmasıdır. Bu hususu Rahmetli Adnan Menderes yerine getirmiş iktidara geldiği 14 Mayıs 1950 günü cami minarelerinden “Allahü Ekber” sadaları yükselmiştir. Allah razı olsun…

Bediüzzaman’ın ikinci ve üçüncü isteğini ise Recep Tayyip Erdoğan ve hükümetleri yerine getirmiştir. Kuran’ın günümüze bakan tefsirlerinden birisi olan Risale-i Nur eserlerini Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle bastırılıp neşredilmesi Erdoğan’a nasip olmuştur. Bu hususu hiçbir Nur talebesi unutmaz…

Diğer güzel gelişmeye de Temmuz ayında imzasını atmış Ayasofya uzun bir aradan sonra yeniden ibadete açılmıştır. Ezan gibi Ayasofya’nın açılması hususunda Menderes’e mektup yazan Bediüzzaman, bunun önemine özellikle dikkat çekmiştir. Bu sayede milletimizin gönlünde taht kuran Erdoğan’ı gelecek nesiller ayakta alkışlayacaktır.

Ayasofya’nın yeniden fethedilmesi ile birlikte Türkiye’nin gelişip büyümesinin önündeki en önemli zincirlerden birisi daha kırılmıştır. Fatih Sultan Mehmet Han’ın laneti ve bedduası ülkemizin üzerinden kalkmıştır.

Şimdi geriye sadece bir isteği kalmıştır. O da şarkta Medresetüz Zehre namı ile bir üniversite açılmasıdır. İnşallah bunu başarmak da yine Erdoğan’a nasip olur.

Bediüzzaman, kendisi için para pul, makam mevki istememiş ne istemiş ise bu aziz vatan için istemiş ve gayret etmiştir. Hatta son nefesine kadar bu uğurda mücadele etmeye devam etmiştir. Sadece Ezan-ı Muhammedinin (asm) yeniden orijinal hali ile okunduğuna şahit olmuş vefatından önce hiç olmaz ise bunu görebilmiştir.

Bediüzzaman’ın eserlerinden istifade etmiş ve imanlarını güçlendirmiş olan talebeleri de onun bu gayretine ve isteklerine sahip çıkmak zorundadır. Bu vesile ile Erdoğan ve hükümetinden bu hayırlı işi de başarı ile sona erdirmek için teşvik edilmesi gerekiyor.

Peki, Medresetüz Zehra ismi ile maruf bu üniversite nasıl bir eğitim kurumudur? Biraz da bu hususa değinelim:

Bediüzzaman, Münazarat isimli eserinde Medresetüz Zehra Üniversitesinin nasıl bir okul olacağını, hangi merkezlerde kurulacağını, müfredatından tutun gelir gider kaynaklarına kadar birçok hususa yer vermiştir. Bu üniversitenin kurulması için defalarca Menderes hükümetine tavsiyelerde bulunmuştur.

Bu noktada bazı yanlış anlaşılmaların üzerinde durarak meseleye katkıda bulunmak istiyorum. Zira bazı kişiler Bediüzzaman’ın bu çok önemli girişimini mecrasından çıkararak kendi heves ve arzularına göre bambaşka bir şekle sokmaktadırlar.

Örneğin bu okul öncelikle bir üniversite seviyesinde olmalıdır. Yani “Darüt Talim” yani ilk mektep ile darülfünun olan Medresetüz Zehra’yı aynı kefeye koymamak gereklidir. Anadil eğitimi ile ilgili olarak ilk mektepte okutulmasını istediği hususlar bambaşka konulardır. Şimdilik iki konunun farklı olduğunu belirtip sadece bunun altını çizmekle yetinelim. İkinci husus bu okulun bir filoloji okulu gibi çeşitli dillerin okutulduğu bir yüksek okul şeklinde anlayanlara rastlıyoruz ki; bu da çok hatalı bir yaklaşımdır.  Hâlbuki Bediüzzaman’ın dile getirdiği hususlar bambaşkadır. Eğitim ile ilgili olarak yine Münazarat isimli eserinde Arapça ve Türkçe’yi zorunlu görmektedir. Bununla ilgili ifadesi; “lisân-ı Arabî vâcip, Kürdî câiz, Türkî lâzım kılmak” şeklindedir.