Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen geçmişi karanlık bir kişidir. Ailesi ile ilgili bir çok belge karartılmış ve silinmiştir. Fakat elimizdeki bilgi ve belgelerden hareket ederek bu terör örgütünün elebaşının tarihsel izini sürebiliriz.

Feto, sanıldığını aksine Erzurumlu değildir. Van gölü kıyısından Ahlat civarından geldiği bilinmektedir. Ailesinin Erzurum’a göç etmesinin kaydı olarak “namus meselesi” şeklinde yazılar mevcuttur.

Gülen’in göze batacak şekilde piyasaya çıkması 1963 yılına kadar uzanır.  İşte İslam düşmanı bu dehşetli zındığın derin ilişkiler ağı şu şekilde örülmüş ve günümüze kadar gelmiştir.

1952 Yılında Türkiye’de NATO’ya bağlı gladyo örgütü kurulmuştur.  Bu maksatla bazı askerler ABD’ye gider. Bu tarihte Gülen 14yaşındadır.

1963’de Komünizmle Mücadele Derneği kurulur. Yerel halkın Sovyetler Birliğine ve komünizme karşı tutumundan faydalanan ve Gladyo örgütü tarafından beslenen Feto, Komünizmle Mücadele Derneği’nin Erzurum Şubesini kuruluşunda yer alır.

Kurnazlığı ile ön plana çıkan Feto, 1964 Yılında o tarihlerde pek tanınmayan fakat sonrasında çok meşhur olacak CIA ajanı Graham Fuller ile tanışır. Erzurumda ciddi bir faaliyet gösteremeyeceğini anlayınca 1966 yılında İzmir’e gider ve burada ilk ciddi faaliyetlerine başlar.

1971’de Türkiye’nin en önemli işadamları ile tanıştırılır ve faaliyetlerine kaynak aktarılması için bunlardan para aktarılır.

12 Eylül 1980’de çok ilginç olaylar meydana gelir. Feto’nun gizli gladyo örgütü ile ilişkisi işte bu zamanda ortaya çıkar. İzmir Sıkıyönetim Komutanı hatta Deniz Kuvvetleri Komutanının ısrarına rağmen Feto’nun tutuklanması engellenir.

Bu dönemde İstanbul’da bir demir tüccarı bir işadamının evinde saklanır. Yeri bilindiği halde tutuklanmaz zira ortaya çıkmaması konusunda kesin talimat almıştır. Ne ilginçtir ki kanunun suç olarak görmediği sivil toplum örgütü faaliyetlerine katılan insanlar ağır işkence görürken Feto; bal ve börekle beslenmiş gelecek için hazırlanmıştır.

1984’de Feto, üçüncü aşama hamlelerine geçerek siyasette aktif olarak çalışmaya başlar. Ne var ki bu dönemde vaaz kürsülerinde yaptığı konuşmalarda siyasetten nefret ettiğini söyleyecek kadar ikiyüzlü bir tutum içine girmiştir.

Nitekim 1987 seçimlerinde yakından ilgilenerek örümcek ağını daha da genişletmeye başlar. O tarihlerde darbeciler tarafından iktidardan uzaklaştırılan Süleyman Demirel DYP’nin başına geçmiştir ve Gülen tarafından desteklenmektedir. Diğer taraftan darbeciler tarafından hapse tıkılan siyasetçiler Bülent Ecevit, Alpaslan Türkeş ile de iyi ilişkiler kurulur.

Ne ilginçtir ki darbecilerin hışmına uğramış bir başka siyasetçi olan Necmettin Erbakan’la ilişkileri soğuktur. Siyasete bulaşmadığını söylerken Erbakan’ın aleyhinde konuşmalar yapmaktan çekinmez.

1991 Yılında Demirel Başbakanlığında DYP-SHP hükümeti kurulmuştur. Hükümeti desteklerken karşılığında FETÖ örgütüne çok destek verilmiştir.

1993’de Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın zehirlenerek şehit edilmesi sonrasında Demirel’in Cumhurbaşkanı olmasıyla, gücünü iyice pekiştirmiştir.  Başbakan Tansu Çiller’e yakın ilgi ve destek verirken siyasetle ilgili daha önce söylemiş olduğu sözleri tamamen inkar edecek kadar bukalemun rolünü oynamaya başlar. Bulunduğu ortama çok iyi uyum sağlayarak hedeflerini kolayca avlamaya vbaşlar.

1995 Yılında en keskin dönüşlerini gerçekleştirir. Başörtüsü teferruattır (fürüattır) diyerek kendisine bağlanan herkese başörtüsünü çıkarması için emir vermeye başlar. Bu dönemde Gülen’in nasıl azılı bir İslam düşmanı olduğunu görerek mahiyetini anlayan bir çok insan FETÖ örgütünden uzaklaşır.