O yıllarda Deniz Kuvvetlerinde savaş gemilerinde görev yapıyordum. Yaşadığım bu acı olayı ve daha nice bilinmezi “Bahriye’de 15 Yıl” isimli kitabımda detayları ile birlikte yazmıştım. Dileyen okuyup istifade edebilir. ABD’nin küstahlıkları ve bağımsız bir devlet olarak bize karşı yaptığı diplomatik nezaket kurallarına aykırı çirkin işler; bu kadar mı? Maalesef çoktur… Hafızamızı tazelemekiçin sadece önemli olan birikisini daha yazalım: Yunanistan’ın Kıbrıs’ı ilhak etme teşebbüsüne karşı 2 Haziran 1964 tarihinde Türkiye hükümeti, garantörlük hakkı gereğince Kıbrıs’a müdahale kararı almış ve gerekli hazırlıklara başlamıştı. Türkiye’nin bu konudaki kararlığını gören ABD yönetimi, Türkiye’nin askeri harekatını önlemek için ABD Başkanı Jonhson imzalı, içeriği çirkin ve diplomatik kurallara uymayan bir ihtar yazısını 5 Haziran 1964 tarihinde Türkiye Başbakanı İsmet İnönü’ye göndermişti. Bu çirkin üsluplu mesaj sayesinde Türkiye’nin bir parça aklı başına gelmiş ABD’den bağımsız bir diplomasi uygulaması gerektiğini anlamıştı. Bu sayede kendi silahlarını üretme konusunda çalışmalar başlamıştı. İşte bugün Türkiye kendi ihtiyacı olan silahları büyük ölçüde kendi tasarım ve imkanları ile üretebiliyor ise ABD’nin bu küstah ve kaba politikalarından dolayı olmuştur. 4 Temmuz 2003 tarihinde ise 11 askerimiz Kuzey Irak’ta ABD askerleri tarafından gözaltına alınıp üstelik başlarına çuval geçirilmek suretiyle ülkemizi aşağılamışlardı. Bugüne kadar her 8-10 yılda bir askeri darbe yaptıkları yetmiyormuş gibi bir de 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ örgütü ve ülke içindeki ABD sempatizanı generaller aracılığı ile kanlı bir darbe yapmışlardı. Her türlü suçu işlemekten çekinmeyen ve darbe itirafçılarının beyanları ve yüzlerce bilgi ve belgeye rağmen Feto’yu Türkiye’ye iade etmeyen ABD’ye anladığı dilden cevap vermenin zamanı çoktan gelmiş hatta geçmektedir. Zamanında Türkiye’ye karşı uyguladıkları ambargo kararının bedelini çok ağır bir şekilde ödemişlerdi. Şimdide parasını verdiğimiz hatta bir kısım parçalarını ürettiğimiz F-35 uçaklarını vermeyeceğini açıkça ilan eden ABD’ye öyle bir cevap vermeliyiz ki; yaptığından da yapacağından da pişman olması gereklidir. O halde ABD’nin anlayacağı dil ile konuşmak zorunluluğu vardır. Zira ABD’nin küstah ve aşağılayıcı politikasını kabul etmek ülke itibarımızı yerle bir edecek bir mahiyet taşımaktadır. Eğer boyun eğer isek bunun ülkemizin sosyal-siyasi konumuna ve ülke ekonomisine vereceği zararı telafi etmek mümkün değildir. ABD’ye boyun eğmediğimiz takdirde kısa vadede bunun bir maliyeti olacaktır. Fakat orta ve uzun vadede dik duruşumuzun çok büyük faydalarını görebiliriz. İşte çok yakın bir geçmişte yaşadığımız Türkiye-ABD ilişkilerine göz gezdirerek bunları izah edelim: